Vergi İstatistikleri Uyarıyor: “Acil Durum!”
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek geçenlerde “seçimlerden sonra çok ciddi bir gelir vergisi reformu ve bunu tamamlayıcı nitelikte diğer reformlar için gerekeni yapacaklarını” açıkladı. Şimdiye kadar çoktan yapılması gereken bir reformdu bu, keşke seçimler beklenmemiş olsaydı da bu çalışmalar çoktan başlatılmış olsaydı ve süreç tamamlansaydı. Yine de güzel bir gelişme, zararın neresinden dönülse kardır…
Güzel bir gelişme bu, çünkü ülkemizde vergi konusu çok sancılı bir alan. Kayıt dışılık inanılmaz boyutlarda ve vergi veren bir avuç mükellefin üzerine gidildikçe gidildi yıllardır. Dolaylı vergilerin oranının yüksekliği de vergi konusunda ne kadar adaletsiz uygulamaların yürürlükte olduğunun en bariz göstergesi, akaryakıttaki vergiler, iletişimden alınan vergiler… Dolaylı vergilerdeki bu insafsız vergi oranları insanları vergi vermekten kaçınmaya itiyor, vergiden kaçınanların toplumda hoş görülmesine neden oluyor.
Kayıt dışı ekonomi muhtemelen kayıt altındaki ekonomimizle başa baş. Muhtemelen diyoruz çünkü bu konuda yapılmış en güvenilir çalışma 2002 yılına ait. OECD ülkeleri ortalaması %18 iken ülkemiz için bu oranın %32 olduğu tahmin ediliyor. Aslında genel olarak vergi oranlarımız diğer gelişmekte olan-gelişmiş ülkelerle karşılaştırınca oransal olarak çok yüksek değil. KDV birçok Avrupa ülkesinde bizden fazla: %20. Kurumlar vergisi oranı ise %35 – 40 bandında Avrupa ülkelerinde. Buna rağmen bizde kayıt dışı kalanların üzerine gidilmedi yıllardır, sisteme girmiş kayıt altındaki mükelleflerin üzerine gidildi hep. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesinde yayınladığı istatistiklere bakılınca kayıt dışılığın hangi sektörler olduğu bariz bir şekilde görünüyor aslında. Yayınlanan verilere bakıldığında çarpık gelir vergisi ve kurumlar vergisi ödeyen sektörler hemen göze çarpıyor. Bu sektörlerde kayıt dışılık yüksek olmasına rağmen sorun sümen altı edile geldi sürekli. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın yayınladığı 2009 dönemi yıllık kurumlar vergisinin faaliyet gruplarına göre dağılımı verilerine göre Türkiye’deki diş kliniklerinin aylık geliri, vergi öncesi, sadece 1240 TL, altın imalatı ve ticareti ile meşgul olanların aylık vergi öncesi geliri ise 2060 TL. Gelir vergisi grubunda, avukatların aylık kazancı 2800 TL, diş hekimlerinin kazancı ise aylık sadece 877 TL. Şüphe yok, bu durum vergi sistemimizin baştan aşağı komple elden geçmesi için bir acil durum çağrısıdır aslında.
Vergi oranları sektörlere göre adaletli bir şekilde belirlenmeli, makul oranlar sabitlenmeli, vergi oranları sık sık değiştirilmemeli, denetimler sisteme girmiş kayıt altında çalışanlara yönelik olduğu kadar sisteme girmemişleri de kapsamalı ve vergi mevzuatı sade anlaşılabilir basit olmalı. Tüm bu tespitler zaten Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yapılmış, herkesin yıllardır bildiği ama nedense yine yıllardır kimsenin el atıp düzeltmek için maalesef çaba sarf etmediği başlıklar. Umarız seçimlerden sonra yapılacağı söylenen “büyük reform” yıllardır kangren hale gelmiş bu önemli sorunumuza derman olur; kafese alınmış bir avuç mükellefe yüklenilmektense hep söylendiği gibi vergi artık tabana yayılır, herkes kazandığı paradan makul bir oranı adaletli bir şekilde vergi olarak öder.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.