Ümit Boyner'in mesajı yine yanlış adrese gitti
Başbakan Erdoğan, 12 Eylül 2010 referandumu öncesinde kıyasıya eleştirdiği Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'ni dün ziyaret etti.
Toplantıyı izleyenler; tarafların söz, mimik ve jestlerine bakarak buzların eridiğini söylüyor.
Ben de soruyorum: Ne oldu da buzlar eridi? Hangi konuda, nasıl anlaştılar? Kim kime hangi garantileri verdi? (Bu soruların cevabını yakında öğreniriz.)
Dernek Başkanı Ümit Boyner'in "kutuplaşma" söylemine bakılırsa, o alanda bir anlaşma olmadığı ortaya çıkıyor.
Şöyle dedi Boyner:
"Ülkemizin seçmen haritasına da yansıyan hayat tarzının farklılıklarından kaynaklanan kutuplaşmanın derinleşmesi ihtimali, beni kaygılandırıyor..."
"Bizleri bu topraklarda tutan ortak konular hızla artarken, sosyolojik temeli ciddi derecede tartışmalı bir kıyı bölgesi, iç bölge ayrımını anlamıyoruz, kabul etmiyoruz..."
Art arda gelen bu iki cümle birbiriyle çelişkili:
Önce "Kutuplaşma vardır" diyor. Sonra da kutuplaşmayı kabul etmediğini söylüyor.
Tuhaf bir durum: Başbakan herhalde koskoca derneğe çat kapı gelmedi. Eli yüzü düzgün bir konuşma hazırlamak için herhalde Boyner'in yeteri kadar zamanı vardı.
Sonuçta ortaya böyle çelişkili bir söylemin çıkması garip değil mi?
***
Gelelim işin "gerçeklik" tarafına...
Eğer Ümit Hanım samimiyse... Kutuplaşma söyleminin yanlışlığını Başbakan'a değil, Aydın Doğan'a anlatsın:
"Sahiller-iç kesimler" ayrımını vurgulayan AD medyası değil mi?
Boyner'in bunları söylediği gün, Hürriyet'in ilk sayfasından "köpekbalığı" Erdoğan'a, "Sahiller de benim olacak" dedirten kimin çalışanı?
AKP'nin faraza yüzde 40 oy aldığı bir sahil ilini, renklendirme oyunuyla yüzde 100 CHP kazanmış gibi göstererek, yapay bir kutuplaşma yaratanlar kim?
"Hayat tarzımız tehlikede" diye yaygara koparma furyası önce AD medyasından başlamadı mı? Örnek çok...
Boyner karar versin artık: Ekonomi için mi uğraşacak, kimlik siyaseti mi yapacak?