Marko Paşa kimdir?
Füsun Alemdar - Trabzon; “Derdini Marko Paşa’ya anlat derler. Marko Paşa kimdir?”
• Marko Paşa ya da asıl adıyla Marko Apostolidis, Rum asıllı bir Osmanlı hekimidir...
İstanbul’da Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’yi (Askeri Tıbbiye) bitirdi.
İyi bir hekim olarak kısa sürede ün kazandı ve mirlivalığa (Osmanlılarda sancak beylerine verilen paşalık rütbesi) yükseltilen ilk hekim oldu.
1861’de Sultan Abdülaziz’in hekimbaşılığına getirildi.
1871’de Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane Nazırlığı’na yükseldi. 1878’de, II. Abdülhamit döneminde de Meclis-i Ayan (Senato) üyeliğine seçildi.
Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin (Kızılay Derneği) kurulmasında katkıda bulundu.
Marko Paşa çok sabırlı bir hekimdi. Hastalarını uzun uzun sabırla dinler, dertlerine tıbbi yönden yardımcı olmakla birlikte, onlara manevi huzur ve rahatlık vermeye de özen gösterirdi.
Marko Paşa’nın bu ünü halk arasında iyice yayıldı ve zamanla, yakınmayı dinleyecek kimsenin olmadığını vurgulamak için söylenen, “Derdini Marko Paşa’ya anlat” deyimi ortaya çıktı.
Marko Paşa 1888 yılında İstanbul’da vefat etti.
Mezarı Kuzguncuk’ta bugün ilkokulu olarak kullanılan evinin yanındadır.
İstanbul’un Fethi ne zamandır kutlanıyor?
Murathan Mengüçoğlu - Rize;
“İstanbul’un Fethi ne zamandır kutlanıyor?”
• İstanbul’un Fethi, Osmanlı’nın güçlü dönemlerinde kutlanmamıştır. Çünkü zaten güçlüdür ve eski fetihleri kutlamak yerine yeni fetihlere çıkmaktadır...
Osmanlı’nın son dönemlerinde zaman zaman kutlanmış, bu işi de Sultan II. Abdülhamid başlatmıştır...
Sultan Mehmet Reşat, fethin yıldönümünde Fatih’in türbesini ziyaret eder, bugünkü Kadırgalar Caddesi’nde yeniçeri kıyafetleri giymiş askerler resmigeçit yapar, mehteran da cenk havaları çalardı.
Cumhuriyet döneminde 1950’ye kadar kutlama ile ilgili hiçbir girişim olmadığını görüyoruz.
Gerçi Milli Eğitim Bakanlığı Hamdullah Suphi Tanrıöver, fethin kutlanmasına ilişkin olarak TBMM’ye bir ara bir önerge verdi fakat kabul görmedi.
Zaten aynı yıllarda “Feth-i Mübin” bir “fetih” olarak algılanmıyor, ders kitaplarına “zapt” (işgal) kelimesiyle geçiyordu.
İlk büyük kutlama, rahmetli Başbakan Adnan Menderes’in emriyle 29 Mayıs 1953’te gerçekleştirildi. Halk çok büyük bir ilgi gösterdi... Seyirciler arasında hıçkıra hıçkıra ağlayanlara rastlandı.
Ondan sonra da gelenekselleşti.
Fatma Terzioğlu - İstanbul
“Eyüp’te mezarı bulunan Zal Mahmud Paşa kimdir?”
• Zal (Pehlivan) Mahmud Paşa, Kanuni Sultan Süleyman (1520–1566) ve Sultan II. Selim (1566–1574) dönemi vezirlerindendir
Bosna’da dünyaya gelmiş, Enderun’da yetişmiş, çeşitli devlet görevlerinde bulunduktan sonra 1553 yılında Kanuni Sultan Süleyman’a yaptığı hizmetlerden ötürü “Zal” (pehlivan) unvanını almıştır
1564’de Anadolu Beylerbeyi, 1567’de vezir olmuştur. Bu sırada Sultan II. Selim’in kızı Şah Sultan ile evlenerek saraya damat olmuştur.
Zal Mahmut Paşa ile eşi Şah Sultan 1580 yılında hastalanmış, aynı gün ve aynı saatte ölmüşlerdir.
Zal Mahmut Paşa-Şah Sultan Türbesi İstanbul ili Eyüp İlçesi, Feshane Caddesi’nde Zal Mahmut Paşa Camii’nin avlusundadır.
Bu türbe ile cami 1577’de yapılmıştır.
Hilal Bayrak - İstanbul;
“Alemdar Vak’ası nedir? Rusçuk Ayanı’ndan Âlemdar Mustafa Paşa’nın ölümü hakkında bilgi verir misiniz?”
• Alemdar Mustafa Paşa 1755’lerde Hotin’de dünyaya geldi. 14 Kasım 1808’de İstanbul’da feci şekilde öldü.
Sultan II. Mahmud’un saltanat döneminde 18 Haziran 1808 - 15 Kasım 1808 tarihleri arasında üç ay on sekiz gün sadrazamlık yaptı.
Sadrazamlığında köklü reformlara gitmiş, merkezi otoriteyi kuvvetlendirmek için Anadolu’nun başıbozuk ayanlarıyla “Sened-i İttifak” denen bir anlaşma yapmıştı.
Nizam-ı Cedit Ocağı’nı Sekban-ı Cedid adıyla yeniden kurup, asker olmadıkları halde maaş alanları tespit ederek maaşlarını kesmişti.
Bu icraatları doğal olarak Yeniçeri Ocağı’nı kızdırdı. 15 Kasım 1808’de patlayan yeniçeri isyanı ile başıbozuk yeniçeriler Alemdar’ın kalmakta olduğu Bâbıâli’yi bastılar.
Sekbanların karşı koyması üzerine Babıâli ateşe verildi. Saraydan yardım gelmeyince umudunu yitiren Alemdar Mustafa Paşa barut mahzenine girip ateşe verdi. Kendisiyle birlikte içeri girmeye çalışan bine yakın yeniçeriden 600 kadarı öldü.
Öfkeli yeniçeriler, yangın söndürüldükten sonra, Alemdar’ın yarı yanmış cesedini bulup günlerce İstanbul’da dolaştırdılar. Sonra parçalayıp Yedikule dışındaki bir kuyuya attılar. Nihayet kemikleri kuyudan çıkarıldı. İstanbul’da Zeynep Sultan Camii avlusunda yapılmış bir türbeye defnedildi. İşte bu olay tarihimize “Alemdar Vak’ası” adıyla geçti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.