Kürtaj Yaptıran Okul kızı
BU yazımın altında internetten indirdiğim bir yazı parçasını okuyacaksınız.Konu şu: İkisi kız, bir oğlan 3 lise öğrencisi bir jinekologa (kadın ve doğum uzmanı doktor) gitmişler, kızlardan birine çok acele kürtaj yaptırmak istemişler, jinekolog acele yapamam, kanama olabilir demiş. Onlar da çekmişler, başka bir doktora gidip kızın çocuğunu aldırtmışlar.
Memleket ne hallere düştü. Lise çocukları kürtaj yaptırıyor. Bazı doktorlar bu cinayeti işliyor.
Bazen de bazı kızları, bizzat anneleri getirip yaptırtıyormuş.
Acaba bu hadiseler çok istisnai ve münferit midir, yoksa yaygın mıdır?
Elbette ki, bütün liseli kızlarımızı suçlamak aklımın köşesinden geçmez. Lakin böyle kürtaj hadiseleri vukuat-ı âdiye durumuna düştüyse çanlar bizim için çalıyor demektir.
Senelerce önce yakın bir dostum, ilköğretim okuluna giden çocuğundan öğrendiği şu bilgiyi bana aktarmıştı:
İlköğretim öğrencisi beş oğlan bir kızla anlaşmışlar, okulun kalorifer dairesinde, kızın rızasıyla birlikte olmuşlar, aradan birkaç ay geçmiş, kızın karın tarafı şişmanlamış. Anne-baba doktora götürmüşler, muayene sonunda hamile olduğu anlaşılmış. Mesele resmiyete ve medyaya intikal etmeden kapatılmış.
Toplumumuz bilhassa gençlik cinsellik konusunda çok serbest hale gelmiştir. Bizim sosyal ve kültürel yapımız bunu kaldırmaz. Türkiye İsveç'e, Danimarka'ya, Fransa'ya, Almanya'ya benzemez. Cinsel serbestlik o toplumları yıkmaz, bizimkini yıkar.
Onbeş yaşındaki bir kızın jinekologa gidip çocuk aldırtmak istiyorum demesi çok vahim bir durumdur. Böyle bir şey, kanunen suçtur.
Anne ve babalara okula giden çocuklarına mukayyet olmalarını tavsiye ediyorum.
Kız "Anneciğim, Sevgi'lere ders çalışmaya gideceğim" dediği vakit, hemen inanmasınlar, kontrol etsinler.
Okullarda uyuşturucu ve seks azgınlıkları çok yayılmıştır.
Herkes üzerine alınmasın. Terbiyeli, efendi, iffetli, ahlâklı, edepli, erdemli çocuklarımızı tenzih ederek yazıyorum.
Bir çürük incir, bir küfe inciri bozar ve çürütürmüş... Bazen üç beş yaramaz çocuk bütün bir okulun disiplinini altüst eder, dengesini bozar.
Ülkemizdeki bir kısım Derin ve Gizli güçler çocukları ve gençleri kasıtlı olarak ahlâksız ve iffetsiz yetiştirmek istiyor. Dindar olmasınlar da, ne olurlarsa olsunlar felsefesi.
Bilinen bir fıkra ama tekrarlamama izin veriniz:
Çağdaş kodamanın sâdık ve yakın adamlarından biri huzuruna çıkmış, alı alına, moru moruna kıvranıp duruyor: "Ah efendim, vah efendim, nasıl söylesem efendim..."
Kodaman haykırmış: "Herif ne söyleyeceksen çabuk söyle, ne oldu!.." Beriki yine kıvranıyor: "Ah, vah!.. Kızınız... Efendim..."
Kodaman:"Adam şimdi seni parçalarım. Ne söyleyeceksen çabuk söyle!.." demiş.
"Efendim! Kızınız randevu evinde basılmış!.."
Kodaman rahatlamış, gülmüş ve "Ben de önemli bir şey sanmıştım, ya başını örtüp namaza başlasaydı..." demiş.
İnternetteki konuyla ilgili yazı şudur:
"Aslında bu kazı-kazan (kürtajı kast ediyor) kimseye kazandırmıyor. Bu oyundan ne çocuk yaşta gayr-i meşru yoldan hamile kalan ve daha ceninken bebeğini kazıtan küçük anne, ne buna müsaade eden baba, ne de bu "kazı-kazanı", keselerini doldurmak için gerçekleştiren doktor müsveddeleri kazanıyor. Hiç kimsenin bu kumardan kazancı yok. Çünkü üzerine oynanan şey, bir bebek; korumasız, minicik bir bebek. Annesi/babası tarafından istenmeyen ve kendisini parçalatmak için para ödenen bir bebek.
Her ne kadar tatsız bir şey olsa da ortada bir gerçek var; hem de çok acı bir gerçek.
Türkiye'de kürtaj yaşının 14'e düştüğüdür. Ülkemizde yapılan kürtajların yaş gruplarına göre dağılımı ise şöyle; 15-19 yaş % 6, 20-24 yaş % 7'dir.
Küçük kızlar 18 yaş altı, aile imzası istendiği için devlet hastahanelerine gidemiyorlar. Bu nedenle kendi sınırlı ekonomik imkânları ile operasyon yaptıracak kişi ve kurumlarca istismar ediliyorlar.
Bir an önce bebeğinden kurtulmak isteyen genç kız ve varsa erkek arkadaşı gayr-i resmi ve uygun olmayan yerlerde gizli kürtaj yapan bazı doktorların, keselerini kanlı para ile doldurmalarına imkân sağlıyorlar.
Maalesef bazı aileler, bu talihsiz olay karşısında çaresiz kalarak, çocuklarını toplum baskısından korumak için, işlenen bu korkunç hataya ortak oluyor, kürtaj olayını örtbas ediyorlar.
Hatta kızlarında doğum izi belli olmasın diye sezaryen ile kürtaj yaptıran ailelere bile rastlanıyor.
Bu tip illegal merkezlerin müşterileri, genellikle yabancı uyruklu hayat kadınları ile isimlerinin kayıt altına alınmasından korkan küçük kızlardır.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı bir Doktor hanım, gençlerle yaşadığı bir olayı şöyle anlatıyor: "Muayenehaneye iki kız, bir oğlan okul formalarıyla geldi. 'Bizim servis saatinden önce kürtaj yaptırmamız lazım' dediler. Böyle riskli bir müdahaleyi alelacele yaptıracak, servisle eve geç kalmadan gidecek, böylece ailesi bir şey sormayacaktı. Kürtaj yapmadığımı söyledim, gittiler. Birkaç saat sonra dışarıda gördüm. Çağırıp konuştum. İleride bir doktora işlerini (!) hallettirdiklerini söylediler.
Ne yazık ki, yanında velisi olmadan reşit olmamış bir kıza, muayenehane ortamında yapılmaması gereken bir operasyonu yapabilen meslektaşlarımız var. Halbuki kanaması durdurulamayabilir ve kız ölebilirdi."
Operasyon yasa dışı olduğundan ücret oranları da yüksek oluyor. Kürtaj ücreti doktora ve kürtaj yapılan ortama, küçük kızın yaşına ve bebeğin kaç aylık olduğuna göre değişiyor. Küçük kız ve bebekleri üzerinden o kadar çok para kazanılıyor ki "kazı-kazan" tabiri kimi doktorlar arasında espri konusu bile yapılabiliyor. Bazı doktorlara göre bu işlemde yadırganacak bir şey yok. Çünkü insanlar istenmeyen gebeliklerini sonlandırmak istiyor, doktorlar da işini yapıyor.
Öyle ya anne/baba bebeğinden kurtulmak istiyorsa yıllarca eğitimini aldığı tıbbi bilgi ve deneyimini kullanmak, (bazı) doktorların işi (!) olmalı.
Hele ucunda bu kadar çok para olduktan sonra!!! Paranın, kanlısı kansızı fark etmez.
Toplumda talep oldukça bunları karşılayacak insanlar bulunur.
Kız anne/babalarına "Aman dikkat! Lütfen kızlarınıza daha çok zaman ayırın ve küçük kızlarınızın, böyle korkunç tecrübeler yaşamalarını önlemek için elinizden gelenin en iyisini yapın" derken, Kazı/Kazancılara da "Merhamet etmeyen, merhamet bulamaz" diye sesleniyorum.
Küçük kızları bu hallere düşürenlerin ve bebeklerine kıyanların vay haline!!!!"
20.12.10 ([email protected] Yıldız)
http://www.haber365.com/Haber/Kazi_Kazan_Bataginda_Kucuk_Kizlar/
* (İkinci yazı)
GÜMRÜKLERDE MİLYAR DOLARLIK SOYGUN
İşin içinde olanlar, konuyu iyi bilenler söylüyor, itham ediyor, suçluyor:Gümrüklerdeki yolsuzluklar milyar dolar çapındadır. Bundan on küsur sene önce müfettişler inceleme yapmışlar, raporlar ve dosyalar hazırlamışlar, ilgili makam ve mercilere vermişler ama bir netice çıkmamış.
Son gümrük rezaletleri, asıl büyük rezaletin binde biriymiş, korkunç buzdağının su üzerinde görünen pek küçük parçasıymış.
Dosyalar işleme konulur, mesele bütünüyle ele alınırsa paravanların ardındaki saygın soyguncular görünecekmiş.
Hayalî ihracat bütün hızıyla devam ediyormuş.
Yazık ki, büyük medya bu işin üzerine gereği gibi gitmiyor...
Son operasyonların hamamın namusunu kurtarmak kabilinden olduğu iddia ediliyor...
Hayalî ihracat ile kazanılan paralar haramdır.
Efendiler, bu bir soygundur!
Devlet, halk, ülke soyuluyor. Saçı bitmedik yetimlerin hakları yeniliyor. Ye babam ye...
* (Üçüncü yazı)
SAHTE SAHLEP
MARKETTE paket halinde hazır sahlep satılıyor. Sütü, şekeri içinde. Sahlepte sadece gerçek sahlep yok. Kimyevî yapay aromasını koymuşlar, olmuş sahlep!..
Sahlep şifalı bir bitkidir. Nice derde devadır. İçinde gerçek sahlep olmayan sahlep satılması bize mahsus garip işlerdendir.
Sadece sahlep değil, marketlerde satılan nice gıda maddesinin ve meşrubatın içinde kimyevî aromalar var. Bunların "doğal ile özdeş" oldukları yazılıyor. Gülünç ve grotesk çelişki.
Kış bitmeden hakikî sahlep içmenizi tavsiye ederim. Benim gibi şekeri yüksek olanlar tatlandırıcı ile içmelidir.
İnsan için en iyi süt keçi sütüdür. Bazı marketlerde kutular içinde keçi sütü satılmaya başlandı.
Başkaları namına konuşmam ama bendeniz zaman zaman bir yaylada yaşamak isterim. Tertemiz bir hava, tertemiz su, köy fırınında doğal buğdaydan yapılmış esmer ekmek, katışıksız peynir, yeni sağılmış süt, nefis yoğurt, köy tavuğu yumurtası... Oralar soğuk olur. Sıkı giyinirsin, ocağı veya sobayı yakarsın. Elektrik yoksa yazı yazmak için bir daktilo... Dine, tarihe, edebiyata, sanata, tasavvufa, seyahate dair kitaplar. Geceleri sis ve bulut olmazsa, yıldızlar gökte pırıl pırıl görünür. Rüzgâr yaylalarda başka türlü eser. Gece köpekler havlar, sabah namazı vaktinde horoz öter.
Yaylada kasap olmaz. Onbeş günde, haftada et neyine yetmez... Yükseklerde temiz havada günde beş kilometre yürümek cana can katar. Böyle yürüyüşler insanda ne şeker bırakır, ne zararlı kolestrol. Medeniyet oralara pek uzak sayılmaz. Uçakların geçiş koridoru yaylanın üzerinde ise homurtularını duyarsın, geceleyin o alâmetlerin kırmızı yeşilli ışıkları yanar söner, sonra uzaklaşır kaybolur.