Çürüyen sistemin iniltileri
Her ne kadar ‘sistem işliyor’ denilse de, mevcut sistemin verimli işlemediğini herkes biliyor. Hangi konuya el atılsa ‘sistem’in büyük ölçüde tıkandığı da görülür. Eğitim, ulaşım, aile hayatı, ticarî ahlâk ve tabiî ki adalet(sizlik).
İşlemediği halde adını anmadığımız konular da vardır elbette. Saydığımız ve sayamadığımız bütün bu sıkıntıların temelinde tek bir ‘temel yanlış’ var ve biz bu ‘çürük temel taş’ı ya da yanlışı görmezden geliyoruz. Adına ne denilse denilsin, binamızın temeline sağlam taş konulmamış. Nitekim, “Hür Adam/ Nur Adam/ Kul Adam” Bediüzzaman Said Nursî, vaktinde ve zamanıda ‘temel atan’ları ciddî mânâda ikaz etmiş ve şöyle demiştir: “Şu inkılab-ı azimin temel taşları sağlam gerek!” (Tarihçe-i Hayat)
Üzüntüyle ifade etmek gerekirse bu samimî, haklı ve ciddî ikâzlar “Türkiye’yi idare edenler”ce dikkate alınmadığı için bugün ‘sistem’ çökme noktasına gelmiştir. ‘Çöküş’ tesbitini bir kişi değil, neredeyse her kişi yapıyor. Nitekim, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu da Karabük’te yaptığı bir konuşmada bu sıkıntıyı dile getirmiş.
Halkın iradesinin üstünde bir irade olmayacağını da söyleyen TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, sözlerini şöyle sürdürmüş: “Ekonomi defolu ise kaliteli demokrasiden bahsedemeyiz. Ülkemizde herkes defolu, sistem çürümüş, yeniden dizayn edilmeli, ancak o zaman hedeflere ulaşabiliriz. 2023’te dünyanın 10. ekonomisi olacaksak, özel sektörün rakipleri ile aynı şartlar oluşturularak yarışması sağlanmalıdır.” (AA, 22 Ocak 2011)
“Ülkemizde herkes defolu, sistem çürümüş, yeniden dizayn edilmeli. Ancak o zaman hedeflere ulaşabiliriz” tesbitini “ümitsizlik” olarak görmemek lâzım. Aksine, “Bir Türk dünyaya bedeldir” diyerek kendimizi ve milleti kandırmayı tercih edersek yanlış yaparız. Problemi, sıkıntıyı, çöküntüyü tesbit edip çare almak akıl işidir. Türkiye’yi idare edenleri yapması gereken de budur.
Tabiî ki ‘çöküntü’nün sebebini de iyi tahlil etmek lâzım. “Dindarlık bizi geri bıraktı” gibi bir kabulle bu günlere geldik. Oysa inancımız bizi çalışmaya, dürüstlüğe, adalete teşvik ediyor. Yaşadığımız çelişki de zaten burada: Bize iyiliği tavsiye eden ‘sistem’i dışladık, düşman belledik ve bu günlere geldik. Bataklığa düşenin, batağı ‘misk-ü amber’ gibi görüp yüzüne gözüne süsmesi gibi...
Aradan yıllar geçti ve çıkmaz bir sokağa sürüklendiğimiz ortaya çıktı. Şimdi herkes “bu badireden nasıl çıkarız?” konuşuyor, tartışıyor. Gidilen yolun yanlış olduğunun görülmesi ve kabul edilmesi müsbet bir adım. Şimdi yapılması gereken doğru tercihleri ortaya koyabilmek. Türkiye’yi idare edenler nezdinde elbette bu kolay değil. Çünkü yıllardan beri düşman bellediğimiz ‘sistem’in artık dost kabul edilmesi icap edecek. Dünyadaki gelişmeler de bunu icap ettiriyor.
Çaresizlik içinde kıvranan Türkiye’nin ve bütün bir insanlığın huzur ve sükûnu, ‘temel’lerdeki çürüyen taşları atıp, yerine sağlam ve çürümeyen direkleri koymakla mümkün. Şu anda çürüyen sistemin iniltileri kulakları dolduruyor. Hep birlikte bu ‘bataklık’tan kurtulmak için gayret gösterilip duâ edelim...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.