HSYK’ya SORUM VAR:Duruşma Salonlarına Kamera Konulsa Nasıl Olur?
Birisi Bizi Gözlüyor dizisi televizyonlarda çokça reyting yapmıştı. Birileri tarafından gizlice gözlenmek her zaman aynı sonuca varmayabilir ama duruşmaların anayasal zeminde aleniyet mecburiyeti vardır.
Aleniyet deyince, mübaşirin anlamsız bağırması ile salon kapısının açık tutulması yetmez... Ya da devri geçti...
Şeffaflık deriz ya işte öyle...
Anayasanın 141. maddesi yargılamanın aleni olmasına vurgu yapıyor.
Anayasa kitapçığı yargılamalar aleni yapılmalı, kararlar gerekçeli yazılmalı diyorsa da uygulamada çokça her ikisi de yapılmıyor. Eski tas eski hamam!..
Eskiden at arabası ile gidilirdi, şimdi ise uçak var.
Karakaçan daktilolar da tarihe karıştı... İnternet girdi devreye.
Danıştay’ın imtihan salonuna görüntü konulmamasını eksiklik sayması bence makul. Ama iğneyi hep başkasına sokmak yerine aynı görüntüleme olayını Danıştay’ın salonlarına da taşıyalım... Orada da kalmasın, tüm yargılamalar kayıt altına alınsın.
Ve de mahkeme kapılarında ne olup bittiği ekranlardan izlenebilsin...
Halkımız artık kendisi hakkında yapılan ne varsa içeriğini gözleri ile görmek istiyor. O bakımdan hakimin bağımsız veya vicdanlı olması yetmez.
Vicdanlısı da var, cüzdanlısı da...
Türkiye çağ atlayacaksa adam gibi atlasın, Kılıçdaroğlu’nun “benim adım Kemal, ben bulurum” dediği gibi afaki değil. Bulursun da nereden bulacağını da söyle ki halka verdiğin sözler ciddiyet kazansın.
Doğalgazı da bedava verirsin ama gömü bulduysan yerini söyle...
Şeffaflık diyoruz.... En başta yargılama gelir. Yargılamalar halen 30 metre salonların dört duvarı arasında yapılıyorsa vatandaşın da şüpheye dayalı söylentileri bitmez.
Rüşvet diyor...
Adam kayırma diyor...
Siyaset diyor.
Resmi ideoloji diyor...
Nasıl ki bir ihale kapalı kapılar ardında yapılması yerine açık ve de şeffaf bir ortamda yapıldığında tüm dedikodular kesilirse, aynen öyle.
Yargılamalar da şeffaf bir ortamda yapılması halinde yargıdaki ayıp söylentilerin suyu kesilir. Kimseler kalkar da “avukat tutma hakim tut” diyemez...
Görüşümüzü bir olayla sergileyelim...
Suç vasfı evrakta sahtecilik olan davaya katıldım.
Bana göre sanıkların ceza almaması için hiçbir neden yoktu (nihayetinde ben de kırk yıllık cezacıyım). Ne var ki iddia makamında oturan gece yarısı namındaki savcı mütalâasını okuyunca şaşırdım. Söyledikleri olayla bağdaşmayınca anladım ki bu savcı dosyanın kapağını bile açmamış. Hakim de ona uyunca ben de şoke oldum.
Duruşma bitti ama tutanak yok.
UYAP muyap “sonra gel al” diyordu hakim.
Sonra almak önemli değil de, savcının mütalâasını hakimin düzelteceği şüphesi içime düştü. Gördüğüm kadarı ile o da işin farkındaydı.
Ertesi gün ara kararını ancak alabildim. Aldım ama ne göreyim; düşündüğüm gibi oldu, hakim savcının gaflarını düzeltmiş... Bu benim iddiam, ama nasıl ispat edebilirim?
Hakime “zaptı düzelttin desem” bu bir suçlamadır. İspat edemediğim taktirde al sana hakaret, tazminat.... İspat ise nasıl olacak?..
Hiçbir katip kolayına hakimi aleyhinde ifade veremez...
Verirse o hakimle bir daha birlikte çalışma imkanları kalmaz.
Bunun gibi yüzlercesi oluyordur.
Onun için kayıt diyorum... Duruşmalar kameralarla kayıt altına alınsa yaprak kımıldayamaz... Kimseler kimseleri suçlayamaz...
Sade o değil.
Yargıdaki eleman kalitesi yükselir...
İşler de hızlanır...
Keyfilikler olmaz, yetersizler açığa çıkar....
Geciktirmeden gelin bu işi yapalım, yoksa yazmaktan elim yoruldu, söylemekten dilim kurudu bir daha da söylemem ha!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.