CHP ve tarikat
KEMAL Kılıçdaroğlu’nun tarikatlarla ilgili sözleri başka partiler için ‘sıradan’ olsa bile CHP için gerçek bir ‘açılım’dır! Zira CHP “tarikat” ve “iç düşman” kavramlarını eşitleyen bir geleneğin partisidir.
Denizli’de Kılıçdaroğlu öğrenci yurtları yapmaktan bahsettiğinde, salondan yükselen sesler bu geleneğin ifadesiydi:
“Öğrencileri tarikatlardan kurtaralım!”
Kılıçdaroğlu, bu tepkileri susturmuş:
“Tarikatlara laf etmeyin. İnanca laf edilmez. Ama tarikat da siyasete girmeyecek...”
Kılıçdaroğlu ‘klasik CHP’ gibi değil, merhum Ecevit gibi konuşmuş.
Dün NTV’de Mirgün Cabas bu konuyu sorduğunda CHP’li Mustafa Özyürek de “tarikatlara saygı duyuyoruz, herkesin inanç ve ibadetlerini özgürce yerine getirmesini istiyoruz, Tanrı ile birey arasında...” diyordu. Sanki din özgürlüğü inanç ve ibadetten ibaretmiş gibi, dinin toplumsal yönü yokmuş gibi... Ve hemen ekliyordu:
“Ama tarikatlar siyasetin ve ticaretin dışında kalsın!”
Tarikat, ticaret
Tarikatlar, cemaatler, inançlar mevcut olacak ama “Tanrı ile birey arasında” kalacak! Bu kısıtlamayı en azından AİHM kabul etmiyor...
Tarikat, cemaat, inanç olursa sosyal faaliyetleri ve siyasi tercihleri de olacaktır. Yasaklamak fiilen imkânsızdır zaten.
Daha önemlisi, demokratik sürece ve ticari hayata katılmak bir tarikatı, bir cemaati nasıl etkiler? Bu konuda CHP’nin elinde hiçbir bilimsel araştırma yoktur!
Onun için çelişkili, naiv, ikircikli konuşuyorlar.
Hele şu “tarikatlar ticarete girmesin” sözü yok mu?!
Ticarete girmelerinin ‘rasyonelleştirici’ işlevini bilmediklerinden böyle konuşuyorlar.
Efendim yolsuzluk yapanlar olmuş... Doğru da bu tarikat meselesi değil, hukuki ve mali denetim meselesidir; seküler banka soygunlarını hatırlayın...
CHP geleneğinde tarikatlar ve cemaatler “iç düşman” gibi görüldüğü için korku ve endişeyle bakılmış, bilimsel metotlarla araştırma gereği bile hissedilmemiştir. O yüzden “saygı duyuyoruz ama siyasete, ticarete bulaşmasınlar” gibi naiv laflar ediyorlar.
Zihniyet sorunu
Bu noktada CHP’nin tarikat meselesini aşan genel bir zihniyet sorunu var: Toplumdaki olgulara, gelişmelere, sorunlara sosyoloji gözüyle değil, ideoloji gözüyle bakmak...
Prof. Zafer Toprak, CHP tarihinde başlangıçtaki “sosyolojik bakış”tan kısa sürede “antropolojik bakış”a sürüklenildiğini yazmıştı. Bu gelenek topluma toplumsal bilimlerin gözüyle bakmalarını engelledi.
CHP toplumu anlamak için değil, terbiye etmek için baktı.
Nurettin Şazi Kösemihal 1971’de yazdığı Durkheim Sosyolojisi (Remzi Kitabevi) adlı değerli eserinde, Gökalp’in etkisiyle Durkheim’in ana eserlerinin çoğunun eski harflerle yayımlandığını belirtir! “Ama bilinmez nedendir, bugüne dek yurdumuzda Durkheim sosyolojisinin yöntemini, sistemini tümüyle eleştirmeli bir görüşle ele alan herhangi bir inceleme yapılmış değildir” diyerek sosyoloji boşluğunu esefle belirtir. (Sf. 10)
Protestan tarikatların ticarete ‘bulaşması’nın nasıl bir modernleşme dinamizmi yarattığını anlatan Max Weber’in Protestan Ahlakı adlı kitabı bizde ancak 1997’de yayımlandı.
CHP geleneği toplumsal sorunlara toplumsal verilerle bakma alışkanlığı kazanamadı. Onun için ikircikli ve naiv konuşuyorlar.
‘Aydınlanma’nın boşlukları
‘Cumhuriyet aydınlanması’nın boşluklarıdır bunlar!
İster istemez bilgi ve teori boşluklarını ideolojik önyargılar doldurdu!
Ve işte seçimlere doğru ‘açılım’ yapmak isteyince de böyle naiv laflar ediliyor.
Allah’tan, bu konuda Süheyl Batum konuşmadı.
Yine de Kılıçdaroğlu’nun açılım çabasını iyi niyetli buluyorum ve ‘teori’yle doldurularak devamını diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.