Gericiler direniyor
Yargı, Türkiye'nin en geri kurumu. Cumhurbaşkanımızın önceki gün verdiği bu hüküm sübjektif bir değerlendirme değil. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye'den gelen davalar hakkında verdiği kararlar bu geriliğin objektif göstergesi.
Rusya hariç tutulursa, geri kalan Avrupa Konseyi ülkelerinden gelen davaya eşit sayıda AİHM'ye başvuru Türkiye'den geliyor. Ve AİHM'nin Türk yargısını geriliğe mahkûm ettiği, yani bozduğu karar miktarı % 90'ın üzerinde. Avrupa standartları ile ölçülebilecek diğer ürünlerimiz, bilim, eğitim, teknoloji, STK'lar, demokratik kurumlar, sanayi ve hizmet sektörünün ürün kalitesi dikkate alındığı zaman objektif bir hükme ulaşmak mümkün: Yargımızın verdiği kararlar, en kötü ve geri ürünlerimiz.
Bu gerilik, rezalet ve skandal düzeyinde. Bazen hakkını arayan vatandaşların tosladığı duvar oluyor; bazen de Hizbullah sanıklarının salıverilmesi gibi hukuka olan güveni yerle bir eden bir skandal olarak karşımıza çıkıyor. Bu gerilik bizi boğuyor. Sorunlarımızı kilitliyor, içinden çıkılmaz hale getiriyor. Bu yargı ile Türkiye, Kürt sorununu, Alevî sorununu çözemez. Vatandaşla devlet arasında güven tesis edemez.
Bir farkı kuvvetle ifade etmemiz lazım: Geri olan yargımız, yani yargı sistemimiz. Yargıçlarımız değil. Çare ise köklü bir yargı reformu.
Türkiye'nin becerikli ve işini noktasına, virgülüne kadar titizlikle yapan bir adalet bakanı var. Sadullah Ergin'in mimarı olduğu yargı reformu gerçekleşse, yargı sistemi ağır aksak ilerleyen bir at arabası olmaktan çıkacak, harıl harıl iş gören seri bir iş makinesine dönüşecek. Durum bu kadar berrak. Peki ilerlemeye kim direniyor, çağdaş bir hukuk sistemine geçmemizi kim engelliyor?
Yargı reformuna karşı sivil direniş çağrısı yapan on CHP milletvekili, bir hukuk mücadelesi değil, bir iktidar mücadelesi yürütüyor. Yargının zirvesinde süren direnişin de, daha iyi bir yargı düzeni arayışıyla alakası yok. Yargı bir iktidar alanı. Sandıktan çıkan hükümete ve parlamentoya rakip bir iktidar odağı. Bu iktidar, yargının tepesindeki küçük bir azınlık tarafından kullanılıyor. Yargı reformu, bu iktidarın kaybedilmesi demek. Çünkü bu azınlık iktidarı sadece demokratik iktidara rakip olmuyor; aynı zamanda yargının kendi işini de adam gibi yapmasını engelliyor.
Adalet Bakanlığı, yargı reformu belgesini 2009'da açıkladığında yüksek yargı temsilcileri ayağa kalkmıştı. Bu reformda Yargıtay'da yığılan ve uzun seneler alan davaları süratlendirmek için istinaf mahkemesi olarak iş gören bölge adliye mahkemeleri öngörülüyordu. Yüksek yargı, istinaf mahkemeleri kurulması yerine Yargıtay'daki üye ve daire sayısının artırılmasını istedi. Önceki gün Başbakan'la görüşen Yargıtay Başkanı, tam tersine üye sayısının artırılmasına karşı çıkarken, bölge adliye mahkemelerini savunuyor. Bu tutarsızlığın tek sebebi var. Dün, Yargıtay üyelerini belirleyen HSYK küçük bir azınlığı temsil ediyordu. Bugün, yargı erkini demokratik olarak temsil eden bir HSYK işbaşında. Demek ki itiraz reforma değil, kişilere yapılıyor. Bu tutarsızlığın başka bir açıklaması var mı?
Direniş çağrısı yapan on CHP'li milletvekilinin, 'bu tasarı ile AK Parti yargıya egemen olacak' iddiasından, aslında yargıya mevcut haliyle CHP'nin egemen olduğu anlamı çıkıyor. Bir azınlık diktasının sona erdiği doğru; ama AK Parti hakimiyetine dair tek kelimelik bir delil ortada yok. Yargının elinden adam kurtarmak için hukuka karşı hile yolu planlayanlar, yani Silivri sanıklarını milletvekili dokunulmazlığı ile kurtarmaya çalışanların zaten hukukla bir alışverişi yok demektir.
Tarhan Erdem dün Radikal'de, yargı reformu konusunda herkesi insaf ölçülerine davet eden çok adil bir yazı kaleme aldı. Erdem, reforma karşı çıkanların Yargı Reformu Belgesi ile Yargı Reformu Stratejisi Eylem Planı'nı incelemediklerini söylüyor. 'Yargının görevi hukuku uygulamak değil, laikliği korumaktır' tezi, reforma direnişin gerekçesini oluşturuyor. Cevap: Hukuku uygulayamayan yargı laikliği zaten koruyamaz. Laikliğe yönelik en ciddi ve yakın tehlike hukuka sırtını dönen yargıdır.
Yargı sistemimiz çağdışı. Yargı reformu yargıyı işletecek ve Türkiye'yi hukuk güvencesinde yaşanılır hale getirecek. Yargıtay koridorlarında iktidar postu arayanları da er meydanına, yani seçim sandığına mecbur bırakarak demokrasiye de kapı aralayacak. Gericiler tarihi durduramaz, sadece geciktirirler.