Gençlik bu günler için vardır
Hangi gençlik?
Yemesi, içmesi, yol harçlığı, yani kumanyaları “yurtsever teşkilatlar” tarafından karşılanan mobil eylem gençliği...
Az emek vermiyorlar hani...
Ana-baba memleketini, ebeveyn kontrolünü çöplüğe atan, “sahib” unvan sahibi evrimci-devrimci büyüklerin emri/güdümünden ayrılmayan, pankart taşıyıcı, slogan haykırıcı, iki otuzuna yaklaşmış muteber gençler...
Hâlâ kim olduklarını çıkaramadınız mı?
Siz 27 Mayıs darbesi hazırlayıcı gençlerini görmemişsiniz demektir... Siz 12 Eylül inşaatına malzeme taşıyan gençleri de tanımamışsınız...
Amma daha dün denecek zaman içinde bir 28 şubat /Balans ayarlaması/ süreci geldi-geçti... Sokaklarda keyfe gelmiş çakallar gibi uluyan bazı kesimlerin öne sürdüğü gençleri de mi görmediniz?
Her ülke gençliğine verdiği kıymet derecesinde kabul görür...
Meselâ:
Meselâ karşı tarafın ülke menfaatine olup olmadığı icraatlarını ayırt etmeden “protesto” etme aşkı ve heyecanı ile leba leb doldurulmuş gençler çok önemlidirler...
Yakmak, yıkmak, polis taşlamak, vitrin camlarını kırmak gibi çok kutsal vazifeyle vazifelendirilmiş kahraman gençlerimizi hatırlamamak hayret derecede unutkanlıktır...
O gençlik çokluk içinde tekliktir...
Hangi noktaya odaklanmışlarsa orası için harekete geçerler ve dahi isyan bayrağını açarlar...
Legal veya illegal kesimlerin süsledikleri, besledikleri, destekledikleri 300/400 gencin ta Erzurum’lara kadar gitmesi kolay mı?
Otobüs tutulacak...
Pankart hazırlanacak...
Torna makinelerinden sopalar çekilecek...
Can öğrencilerin ceplerine hatırı sayılır harçlıklar konulacak...
Erzurum’da otel paralarını herhalde Birleşmiş Milletler vermeyecek...
Yahu bizim muhalefet öldü mü ki başkasına vazife çıksın?
“Gidiniz” emri çıkınca gidecekler...
“Çarpışın” buyruğu çıkmışsa çarpışacaklar...
Türkiye kaybedecekmiş etsin... Zaten o gençlerin babaları, dedeleri ne seferberlik savaşına, ne de Kurtuluş Savaşı’na katılmışlardı... Muhtemelen korku dönekleriydiler...
Tehcir hareketi başladığında “Biz Kürdüz” diyerek Tunceli dağlarına sığınanlar ve onların isimleri aynen bizim isimlerimiz gibi hepsini de bizden gösteren yalancı dönmeler...
Nerede Türkiye aleyhinde bir başkaldırı uyanmışsa hemen orada hazır ve nazır oluyorlar...
Olacaklar tabii ki...
Az/buz ödenek almıyorlar ki sahiblerinden...
Aralarında kızların çokluğu benim dikkatimi çekiyor...
Hatırıma hemen “kayıp Ermeni kızlar” hikâyesi geliyor... Tabii bunlar Ermeni değiller amma kökenleri neresidir?
Türkiye’nin büyük illerinde aynı gün, aynı saatlerde harekete geçme kumandasına basanları merak ediyorum...
Türkiye’nin huzurunu parti taassubu dışında bozmanın zorluğunu çok iyi anlamak lazım...
YÖK Başkanı öğrencilerle yüz yüze görüşeceği zaman kazanlar kaynatılmaya başlanıyor...
Neden korkuyorlar acaba?
Görüşmek, konuşmak, eksikleri telafi etmek fena mı?
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir...
Böyle derim bir şiirimde:
Milleti bölmeyi, vatan satmayı
Biz ne bilek beğim, böyükler bilir...
He ya... Böyle bilir işte o böyükler... Halkın huzurunu katlederek, Türk polislerine kocaman kocaman taşlar fırlatarak...
Biriniz hasbelkader bu serkeşlikleri eleştirdiğiniz zaman vatan haini ilan edilmeniz, işten değildir... Ayrıyeten, bazı kadınlar hakkınızda ceza ve tazminat dâvâsı açarlar, maalesef kazanırlar da...
Yetkililere sesleniyorum:
İsyankâr gençleri teşvik eden, besleyen, ücretlerini veren kimlerdir? Bulun bunları... Hangi partiden olduklarını, hangi gayeye hizmet ettiklerini bir bir açıklayınız...
============
İnsanlar alınıyor, insanlar satılıyor
Sütü bozuk çıkanlar sürüye katılıyor
İtaatkâr menhuslar oturuyor koltuğa
Şahsiyetli yiğitler kenara atılıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.