Diktatör İslam'a Karşı İdi
TUNUS diktatörü, pardon cumhurbaşkanı Zeynelabidin bin Ali, islamcılıkla (veya siyasal İslamla) mücadele eder gibi görünerek İslam ile mücadele etmiştir. İslamcılıkla mücadele edilebilir ama İslam ile edilemez. İslamcılık bir ideolojidir, İslam ise ilahî dindir.
Allah Kur'anda mü'minlere zafer vaad ediyor. Yeter ki, İslam'ı samimiyetle ve ihlasla hayata uygulasınlar, başlarına ehil bir reis seçip ona biat ve itaat etsinler.
İslam'ı bir ideoloji olarak görenler büyük yanılgı içindedir. Sovyetler Birliği yıkılmadan önce, İslam ve Arap dünyasındaki birtakım militan silahlı hareketler Marksizmi benimser gibi görünüyorlardı. Sovyetler dağılıp Marksizm iflas edince İslamcılık postuna büründüler.
Bizde 1919-1922 arasında Millî Mücadele yıllarında böyle olmamış mıdır? Namazlar kılınıyor, Men'i Müskirat Kanunu (Alkollü içkileri yasaklayan kanun) çıkartılıyor, koyu Müslüman oldukları havası veriliyordu. Sonra ne yaptılar? İslam'a cephe aldılar ve temel ve evrensel insan haklarını çiğneyerek Türkiye'ye ve Müslümanlara büyük kötülükler ettiler.
Cezayir 1962'de bağımsızlığını kazandı. Cezayir Kurtuluş savaşı kazanılıncaya kadar dindar Müslüman görünenler, ülkede tek parti dikatörlüğünü kurduktan sonra maskelerini attılar ve İslam'a, Müslümanlara cephe aldılar.
Dinsiz diktatörlük rejimleri bazen İslamcılara cephe alabilir, bazen onlarla işbirliği yapabilir ama İslam dinine karşı açtıkları savaşı ilelebet sürdüremezler.Az veya çok bir zaman geçtikten sonra İslam mutlaka galebe çalar.
İslamcılık devamlı olmaz.
İslam devam eder.
İslamcılık bazen İslam'a hıyanet edebilir.
Bugün dünyada öyle sözde islamî rejimler vardır ki, İslam'a taban tabana zıt işler, zulümler yapmaktadır.
İslam'ı beşerî bir ideoloji olarak göstermek, yüce İslam dinine yapılan bir hakarettir.
Adı Pakistan İslam Cumhuriyeti... Gerçekten öyle midir? Bu sorunun cevabını benden değil, kültürlü, dindar, şuurlu, vicdanlı, firasetli Pakistan Müslümanlarından öğreniniz.
Tunuslu Müslüman kardeşlerimiz ilahî İslam dini ile beşerî İslamcılık ideolojisi (ideolojileri) arasındaki farkı çok iyi bilmek zorundadır.
(İkinci yazı)
Hayır Paraları
İSLÂMÎ ve insanî hayır işleri için toplanmış paralar:
1. Kur'an, Sünnet, Şeriat tarafından kesin olarak yasaklanmış, haram kılınmış, lanetlenmiş faize/ribaya alet edilemez.
2. Bu paralardan repo elde edilemez.
3. Bu paralar üçüncü şahıslar tarafından kullanılamaz.
4. Bu paralar, İslam'ın yasaklamış olduğu para ticaretine alet edilemez.
5. Bu paralar İslamî ve insanî hayır ve yardım işleri dışında başka işler için kullanılamaz.
Yukarıda saydığım işleri gizlice yapanlar İslam'a ve Ümmet'e ihanet etmiş olurlar.
(Üçüncü yazı)
Halk Uyarılmalıdır
TÜRKİYE'de toplumun büyük bir kısmı o kadar tepkisiz, duyarsız hale gelmiştir ki, kulaklarının dibinde dünyanın en fazla ses çıkartan bombasını patlatsalar gereken ilgiyi göstermez.
Toplum yalanlara, dezenformasyona, kışkırtmalara, yönlendirmelere son derece açıktır.
Toplumu aldatmak çok kolay hale gelmiştir.
Toplum çok vahim (sadece vahim değil!) derecede parçalanmış ve parçalar arasında köprüler atılmış, düşmanlık tohumları saçılmıştır.
Dış düşmanlarımız ve onların içerideki işbirlikçileri "Böl, parçala ve hükm et" siyasetini çok başarılı şekilde uygulamışlardır.
Türkiye halkını güçlü kılan din ve ahlaktı. Düşmanlar bu iki güce ve değere bağlılığı zayıflatmışlardır.
Sağlıklı toplumlarda olumlu çeşitlilik ve farklılıklar vardır.
Bunlar zenginlik kaynağıdır. Düşmanlarımız ve işbirlikçiler toplumu olumsuz çeşitlilikler ve farklılıklarla paramparça etmişlerdir.
Türkiye halkı Türk Kürt, sağcı solcu, Sünnî Alevî, Şucu Bucu kesimlere ayrılmış, bunların bir kısmı birbirine kasıtlı ve planlı şekilde düşman edilmiştir.
Türkiye'yi içten ve dıştan sömürmek için ülkede bir vesayet demokrasisi, bir azınlık saltanatı düzeni/sistemi kurulmuştur.
Türkiye halkının temel ve evrensel insan hakları ve hürriyetleri çiğnenmiş, ihlal edilmiştir.
Türkiye halkını kolayca ve rahatça güdebilmek için İslamî ve millî kimlik ve kültür erozyona uğratılmış, kütleler yabancılaştırılmıştır.
Çok yakın tarihimizde kasıtlı ve planlı yüksek ve devamlı enflasyon ile mâlî, ekonomik ve sosyal yapı çökertilmiş, mutlu ve putlu bir egemen azınlığa yekun olarak yüz milyarlarca dolar haram ve kara servet kazandırılmıştır.
Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş yüksek faizlerle (faiz perdesi altında soygunlarla) devletimiz, halkımız, ülkemiz talan edilmiştir.
Zalim egemen azınlıklar Anadolu Müslümanlarının (Yeşil Sermaye) büyük sanayi, endüstri, üretim işlerine, ihracat işlerine atılmasını önlemek için her hıyaneti ve zulmü irtikap etmiştir.
Egemenler, çoğunluğu oluşturan Sünnî Müslüman halkı "En büyük tehlike ve tehdit olarak" görmüş ve göstermişlerdir.
Sünnî Müslümanların yazarlarının, düşünürlerinin, kanaat önderlerinin, din hizmetkarlarının bir kısmını; inançlarından, fikirlerinden, görüşlerinden ve haklı tenkitlerinden dolayı tehdit etmişler, ezmişler ve ağır zulümler yapmışlardır.
Evrensel bir değer olmayan gerçek laiklikle alakasız sahte bir laiklik (daha doğrusu laikçilik) heyulası çıkartmışlar ve bunu halka ve bilhassa genç nesillere bir din gibi benimsetmek için ağır baskılar ve zulümler yapmışlardır.
M.Kemal Paşa'nın ölümünden sonra ortaya, İslam ile bağdaşmayan Kemalizm ideolojisini çıkartmışlar ve bunu Müslüman halka din gibi empoze etmişlerdir.
Dünyanın bütün demokrat, hukukun üstünlüğü ilkesini kabul etmiş, temel insan haklarına saygılı ve bağlı medenî ülkelerinde geçerli olan geniş din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyetini Türkiye Müslümanlarına layık görmemişlerdir.
Hem devlet dine karışmaz demişler, hem de Sünnî Müslümanların bütün din işlerini tekelleri altına almışlardır.
Japonya, Tayvan, Güney Kore gibi Asya ülkeleri hızla gelişirken Türkiye'nin egemen zalim azınlığı ülkemizi millî ve yerli bir otomotiv sanayiinden, uçak sanayiinden, elektronik sanayiinden mahrum bırakmıştır.
Türkiye halkının ve bilhassa çoğunluğu oluşturan Müslümanların yukarıda arz ettiğim konularda uyarılması, bilinçlendirilmesi, duyarlı hale getirilmesi gerekmektedir.
Vesayetçiler, resmî ideoloji dini fanatikleri durdurulamazsa, Türkiye resmî ideoloji ve vesayet demokrasisi sisteminden gerçek demokrasiye, millî kimliğe, millî kültüre geçemezse geleceğimiz çok karanlıktır.
Bütün yasal yollarla, bütün propaganda vasıtalarıyla halk kütlelerinin uyarılması için topyekun bir seferberlik başlatılmalıdır.