Milli Mücadele ve 23 Nisan (2)
Dün bir kısmını yayınladığımız resmi beyannameye bugün devam ediyoruz.
“Biz vekilleriniz Cenab-ı Hak ve Resul-i Ekrem’in namına yemin ederiz ki, padişaha halifeye isyan sözü bir yalandan ibarettir ve bundan maksat vatanı müdafaa eden kuvvetleri, aldatılan Müslümanların elleriyle mahvetmek ve memleketi sahipsiz, müdafaasız bırakarak elde etmektir.
Hind’in, Mısır’ın başına gelen halden mübarek vatanımızı kurtarmak için İngiliz casuslarının sizi aldatmak üzere uydurdukları yalana inanmayın!
İzmir’ini, Adana’sını, Urfa ve Maraş’ını elhasıl vatanın düşman istilasına uğramış kısımlarını müdafaa edenleri, din ve milletlerinin şerefi için kan döken kardaşlarınızı arkadan size vurdurmak isteyen alçakları dinlemeyin ve onları Millet Meclisi’nin kararı üzerine cezalandıracak olanlara yardım edin, ta din son yurdunu kayıp etmesin, ta ki milletimiz köle olmasın.
Biz birlik oldukça düşman üzerimize gelmeyeceğini resmen ilan etti. Onun candan özlediği aramızda nifak ve şikakdır.
Allah'ın lâneti düşmana yardım eden hainlerin üzerine olsun ve rahmet ve tevfiki halife ve padişahımızı, millet ve vatanı kurtarmak için çalışanların üzerinden eksik olmasın.
Büyük Millet Meclisi Emriyle Reis Mustafa Kemal”
Bu metnin, ifade tarzı ve tonunun o günlerin havasını bize gerçekten hissettirdiğinden şüphe yoktur.
Ankara’da bir araya gelen vekiller, kendilerini tanımlarken, Cenab-ı Hak ve Resul-i Ekrem’i namına yemin ederek padişaha, halifeye isyan etmediklerini, bu yalanın vatanı savunan kuvvetleri, aldatılan Müslümanların elleriyle mahvetmek ve memleketi sahipsiz, savunmasız bırakarak elde etmek maksadıyla uydurulduğunu belirtmek ihtiyacını hissetmektedirler.
Peki, Meclis nasıl açıldı?
Büyük Millet Meclisi’nin açılışı ile ilgili olarak birinci sayfada yer alan haberde, şu bilgiler verilmektedir:
O gün yüce milletvekilleri ile beraber küçük büyük bütün hükümet memurları, memleketin eşrafı, Hacı Bayram Veli Camii Şerifi’nde toplanmaya acele ederek ve Cuma namazının büyük bir cemaatle edasından sonra, önde lihye-i saadet (Peygamberimiz'in sakalı) ve sancak-ı şerifi taşıyan bir âlimler ve şeyhler heyeti tekbir ve tehliller ile müminlere ruhanî feyzler saçtıkları halde alay ile Büyük Millet Meclisi dairesine varılmıştır.
Yüce Meclis’in kapısında beliğ bir dua ile kurbanlar kesilmesinden sonra herkes içeriye girmiş ve lihye-i saadet ile sancak-ı şerif büyük saygı gösterisiyle başkanlık kürsüsü üzerine konularak zaten camii şerifde başlamış olan Kur’an hatmi ile Buharî-i şerif okumasının son kısımları uğur getirmesi için orada tamamlanmış hal ve zamanın gereğine uyan bir duadan sonra en yaşlı üye olan Sinop meb’usu Şerif Bey’in başkanlık kürsüsüne çıkmasıyla Büyük Millet Meclisi açılmıştır...
Cuma namazından sonra, camide bulunan Peygamber’imizin sakalı ile Sancak-ı şerif hocalar ve şeyhler tarafından tekbir ve tehlilerle en önde Meclis’e kadar götürülmüştür. Bu elbette, dinî unsurlar ihtiva eden ama dinî bir zorunluluk olmayan bir saygı ifadesidir. Meclis’in önünde, başka dinî bir tören yapılmakta, kurbanlar kesilmektedir. İçeriye girildiktan sonra, Peygamberimiz'in sakalı ve Sancak-ı şerif başkanlık kürsüsüne büyük saygı gösterisiyle konulmuştur; kürsüye herkesten önce, bunlar çıkmıştır ki, kürsünün bir anlamda Hz. Peygamber’e hasredildiği, O'nun bir parçası sayılan sakalının teli ve sancağı ile gösterilmektedir. Daha sonra, Kur’an hatmi ve Buharî-i şerif okumalarının duası yapılmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.