Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Kalem kırmak şart oldu

Kalem kırmak şart oldu

“Ne günlere kaldık ey ulu sultan” diyor eski şairin biri...
Herhalde o günler bugünler olsa gerek...
Yüksek yargının yüksek yargıçları yazarlara, çizerlere, düşünürlere, düşünmeyi bilmeyenlere “Bizi eleştiremezsiniz” zılgıtı çekmişler...
Tehlike hiç bu kadar yakınımıza gelmemişti...
Kimin haddine bundan böyle yüksek yargıçları eleştirmek.
Adamın kulağından tuttukları gibi içeri sokarlar...
Artık 50 yıl mı olur, 100 yıl mı, bu sistem çürüyene kadar kodeste yatmak bizler için, yani hak ve hakikati yazanlar için olağanlaşacak...
Haberal ve Cihaner gibi mümtaz kişiler hakkında yazı yazanlar, görüş bildirenlere ceza hapı yutturulacak maalesef...
İddianame hazırlayan savcı bazı hukukçuları muaf tutmak istemiş, amma Yargıtay hakimleri, “Hepsi yargılansın” buyurmuşlar...
Demek ki “hukuk devleti ve demokrasi” bizde böyledir...
Haksız yere ceza alırsak nereye başvuracağız?
Hakimlere ve savcılara...
Amma oralarda sert rüzgârlar esmeye başladı...
En iyisi bırakalım yüksek yargının yüksek dostlarını eleştirmeyi...
Eleştirecek başka yer mi yok arkadaş?
Çobanı eleştir, çiftçiyi eleştir, çaycıyı eleştir, çamaşırcıyı eleştir... Daha ne istiyorsun?
Bin Ali namındaki muhterem diktatörü eleştir...
Son Firavun Hüsnü dayıyı eleştir...
Cezayir’e kadar uzan, Buteflika’yı da eleştir...
Amma buralara gelme...
Buralarda demokrasi hükümrandır... Hukuk devleti caridir...
Ben vazgeçtim eleştiri hakkımı kullanmaktan... Haklı olsam dahi ben bayağı korktum... Eski Başsavcı Reşat Petek bile yargılamaya tabi tutulacağına göre bizim suyumuzu çıkartırlar alimallah...
Kır kalemi, yat kenara...
Hukuk demek boru mu be kardeşim... Yasak varsa yasağa uyacaksın...
Ben uydum işte...
Artık Bedrettin Dalan, Gülseven Yaşer, Murat Karayılan aleyhinde de yazmayacağım... Ne olur, ne olmaz, bilinmez ki?
Herkes yazmasın, eleştirmesin...
Hukuk devletinde hukukçuları eleştirmek reva mı?
Baksanıza:
Vaktiyle yüksek yargıda görev yapmış (bu yükseklikleri ölçme imkânımız yoktur) yapmakta olan hakimler ve savcılar da rahatsızlar...
Diyorlar ki:
“Basına görüş vermeye korkar hale geldik...”
Kim bunlar?
Emekli Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek...
Emekli askeri hakim Faik Tarımcıoğlu...
Emekli Yargıtay savcısı Ahmet Gündel...
Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Kaşıkçı...
HSYK Üyesi Prof. Ahmet Gökçen...
Zannedersem bu gidiş bir yıldırma, ortadan kaldırma, yaşarken öldürme hareketidir...
Gerçek o ki bu dünya, bu dünyanın meşru ve meşru olmayan nimetleri hiç kimseye kalmıyor... Yani hepsi geçicidir...
Önümüzdeki Mart ayında Mehmet Haberal’ın hakkımda açtığı dava görüşülecek.
Adil bir mahkeme olur mu dersiniz?
Belki olabilir, fakat bilahare sevk edileceği mahal adaletten ne anlar, ne gibi kararlar verir?
Bekleyip göreceğiz...
Eski Başsavcı, şimdiki düz savcı, İlhan Cihaner ile aramızda herhangi bir sürtüşme yok...
Yok amma ben bazen Seyfi Dede hukukunu, Alevi iddialarını eleştiriye tabi tutuyorum... Bunlar aleyhimde kullanılmaz mı?
Kim bilir?
Bazı ülkelerde hasbelkader çakılan kazıklar asırlar boyu yerinden oynatılamıyor... Amma hep böyle gidecek değildir...
Adaletten ayrılırsa mahkeme...
Eee... Farz edelim ki ayrıldı... Elimizden ne gelir?.. Her halükârda yese düşmenin gereği yoktur... Herkes hak olan yerde dik durmasını bilecek...
========================
Deli kuş kebab içer, deli keçi alkol yer
Ne tuhaf bir dünya ki sağ kazanır ve sol yer
Yediğini bilmezmiş delinin çok bilmişi
Deli Türk halt yer verha, deli arab petrol yer.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi