Mısır ve Hasan el-Benna
İslam ülkelerinde bu günlerde yaşanan özgürlükçü hareketler durup dururken olmuyor.
Bunlara sadece bir "özgürlük hareketi" olarak bakmak yanıltıcı olur.
Hepsinin çok derin bir geçmişi ve yıllar süren bir alt yapısı var.
Bu tür hareketler, zaman içinde bedel ödenmeden asla gerçekleşmez.
Her diriliş, her inkılab şehidlerini de beraberinde getirir.
Başka bir ifadeyle, zaman içinde ödenen çeşitli bedeller, zaten bu tür hareketlerin geleceğine delil olurlar.
Tıpkı verilen bunca şehidin, diriliş müjdecisi olarak karşımıza çıkması gibi.
***
Mısır denince, şehid Seyyid Kutub'u, şehid Hasan el-Benna'yı hatırlamamak mümkün mü?
Daha biz ortaokul çağlarında iken (1960'lı yıllarda) onların Türkçeye terceme edilen kitaplarını su gibi okuyorduk.
Keza Muhammed Kutub, Mevdudi gibi çok sayıda alim ve yazarın kitabı, o dönemde kitapçılarda adeta kapış kapış satılmaktaydı.
İslamın, hayatın içinde aktif biçimde yer alan, sosyal bir din olma anlayışı anlatılıyordu o kitaplarda.
Mevcut yönetimler de, bu fikirlerden elbette rahatsız oluyorlardı.
Böyle etkili ve güçlü kalemlerin bizat kendi ülkelerinde rahat bırakılmaları mümkün mü?
Hele Firavun geleneğinden gelen baskıcı, despot, diktatör bir idarenin, bu insanları hemen susturması gerekiyordu.
Nitekim öyle oldu.
İdam edildiler.
Onları susturduklarını zannediyorlardı.
Ama bakın, o mücahidlerin özgürlük, adalet, hukuk, eşitlik, insanca yaşama talep ve çağrıları, yıllar sonra toplumda makes buluyor.
Zalimler, kendi oluşturdukları putlarıyla birlikte birer birer yıkılıp gidiyorlar.
***
"Allah yolunda katlolunanlara ölüler demeyin, aksine onlar diridirler, lâkin siz farkında değilsiniz."(Bakara/154)
Bu ayet, şehidlerin fonksiyonlarını ne güzel tescilliyor!
Şehitler!
Allah'ın yer yüzündeki görünür şahitleri!
Onların hepsi diri ve hepsi diriliş önderleri.
Dünya var oldukça, bu şehidler de var olacaktır.
Zira, iman-küfür mücadelesi kıyamete kadar sürecek!
Onlar, şehid olmakla sadece kendi çağlarını diriltmediler.
Sonraki çağlara da diriliş bilincini aşıladılar!
Ve aşılamaya devam ediyorlar.
Firavunlar ülkesi Mısır'da yaşananlar, önceki şehidlerin ateşlediği diriliş kıvılcımlarından başka bir şey değil!
İşte, hayatını imanına şahit kılan Hasan el-Benna bu unutulmaz şehidlerden biriydi.
O imanı için yaşadı, canını da bu imanına şahit kıldı.
Daha 43 yaşında gencecik bir İslam alimi ve bir aktivist olarak, müslümanların sosyal hayatta dini nasıl yaşayacaklarını anlatıyordu.
İslamın bir hayat dini olduğunu öğretiyordu.
Müslümanları yönetenlerin Müslümanları nasıl uyuttuklarına dikkat çekiyordu.
***
Tunus'tan sonra, şimdi de Mısır'ın geleceği konuşuluyor.
Şayet Mısır, geleceğini sağlam bir zemine oturtmak ve aynı zamanda tam bağımsız ve özgür bir ülke olmak istiyorsa, halkın nezdinde itibarı olan teşkilatlara ve en başta Ihvan-ı Müslümin'e kulak vermelidir.
Ihvan-ı Müslimin gibi çok güçlü ve etkili bir teşkilat'ta, şehid Hasan el-Benna'nın katkısı büyüktür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.