Batı politikalarının iflası
Tunus'taki hareket tek adam tek parti diktasının sürdüğü ülkeleri derinden etkiliyor. Mısır ile sınırlı kalmayacak gibi görünüyor.
Her toplumun bir isot tarlası muhakkak var. Diktatörler çoğunun isot tarlasına çoktan girmiş bile. Fakat tarla sahipleri o kadar ezilmişler ve o kadar yıldırılmışlar ki üzerlerine egemen olan korkuları bir türlü atamıyorlar.
Arap topluluklarının en fazla ezilmişi ve en çok korkutulmuşu Tunus halkı idi. Başlatılan protesto eylemleri ile Tunuslular bu korkuları üzerlerinden attılar. Ve diğer Arap ülkelerine ve dikta yönetimi altındaki halklara korkunun atılabileceğini gösterdiler.
Mısır halkı da mülayim olarak bilinir ama onlar da diktanın verdiği korkuyu yendiler.
Sudan'da kıpırdanmalar var. Ürdün zaten her Cuma onbinlerin katıldığı bir eylemi sürdürüyorlar. Bu eylemler her ne kadar sisteme karşı değil hükümete karşı deseler de bu eylemler de renk değiştirebilir! Yemen hakeza kaynıyor.
Dikkat ederseniz Tunus hareketi domino etkisi yapmadı. Mesela kapı komşusu Libya'yı atladı Mısır'a sıçradı. Çekirge teksi yaptı. Cezayir Libya ve Fas'ın teyakkuzda olduğunu söylemeye bile gerek yok. Diğer Ortadoğu ülkelerinin bu hareketlerden ders çıkarmaları ve gereken reformları yapmaları halinde belki sessiz bir dönüşüm yaşanabilir. Ama Mısır başarıya ulaşırsa bütün Arap ülkelerini çok derinden etkileyeceği kesin. Bence asıl domino etkisi yapacak olan Mısır'daki hareketin başarıya ulaşmasıdır.
Lübnan müstesna.
Lübnan aslında Arap ülkelerinin istikrarı en fazla tehlikede olan ülkesi. 18 ayrı etnik ve dini grubun yönetimi paylaştığı çok hassas dengeler içeren bir ülke. Diktatörlük yok. Görevler gruplar arasında paylaşılmış. İç savaş da gruplara bir arada yaşama bilincini yerleştirmiş. Amerika'nın geremediği, İsrail'in bir türlü hakim olamadığı bir ülke. İsrail kuzeyde HAMAS ile güneyde Hizbullah ile baş edememenin sıkıntısını yaşıyor.
ABD İsrail'in güvenliğini temin etmek için Mısır ve Fetih yönetimlerine kucak açmış, HAMAS'ı bitirmek için tüm imkanlarını seferber etmesine rağmen planları bir türlü başarılı olamamıştır. Mısır'daki hareketin başarıya ulaşması ABD politikalarının iflasından başka bir şey değildir ve yüreği ağzına gelen de İsrail'dir. İsrail bu hareketten sonra Mısır'ın eskiden verdiği desteği bulması çok zor. İsrail'in işi zor.
ABD öte yandan saf dışı bırakmak için Hariri suikastını Hizbullah üzerine yıkma, Hizbullah üzerinden Suriye ve İran'ı töhmet altında bırakma ve müdahale etme projesi de Mikati'ye görev verilince başarısız olmuşa benziyor.
Hükümeti kurma görevi verilen Necip Mikati Trablus milletvekili Sünni bir işadamı. 1998-2004 arasında üç hükümette çalışma ve ulaştırma bakanlığı yaptı. 2005 seçimlerini yapacak hükümette başbakanlık görevi üstlendi. Hem bir işadamı olarak sahip olduğu şirketlerle hem de kurduğu hayır cemiyetinin faaliyetleriyle kendisini kabul ettirmiş tarafsızlığını 2005 seçimlerinde milletvekilliğine bile aday olmayarak ispat etmiş bir isim.
Suriye ve Suudi Arabistan'ın Sa'd Hariri ile Hizbullah'ın arasını bulma çalışmaları ortaya çıkan kimi kasetlerden sonra sona erdi. Son olarak devreye Katar ve Türkiye girdi. Onlar da Hariri'yi ikna edemediler. Hariri babasının suikastını araştıran komisyon (mahkeme) kararına itiraz etmemekte ısrarcı olunca gruplar Hariri dışında bir alternatif aradılar ve Mikati ismi öne çıktı.
Hizbullah'ın içinde bulunduğu Direnişe Vefa, Emel'in içinde bulunduğu Kalkınma ve Özgürlük, milliyetçilerin içinde bulunduğu Değişim ve Reform ittifakları, bazı Dürzilerin içinde yer aldığı Milli Mücadele Cephesi, bazı Hıristiyan gruplar ve kimi bağımsızlarla birlikte 120 kişilik meclisin 68'nin desteğini alan Mikati Lübnan'daki sorunu büyük ölçüde çözmüşe benziyor.
Hizbullah'ı devre dışı bırakmak isterken Hizbullah'ın desteklediği bir hükümetin kurulması ABD politikasının burada da iflası anlamına geliyor. ABD İsrail güvenliğini esas aldığı için de ABD'nin kaybetmesi demek İsrail'in kaybetmesi demektir.
Lübnan'da kaybeden taraf ABD ve İsrail, kazanan taraf ise Türkiye, Katar ve Suriye tarafı olmuştur. Bu arada Fransa'nın payını da unutmamak gerekir.
Tunus'tan başlayan halk hareketi ve Lüban'daki gelişmeler ABD ve İsrail politikalarının her ne kadar iflasını gösterse de ABD'yi de İsrail'i de hafife almamak gelişmeleri çok dikkatli takip etmek gerekir. Nerede ne hinlik yapacakları belli olmaz.
Bakmayın şimdi halkın şamarını yiyince demokrasi edebiyatı yapmalarına, onların çıkarlarından başka hesapları yok bölgede.
2006 Filistin seçimlerinde ABD ve Batı bir bütün olarak demokrasiyi savunuyordu. HAMAS'ı seçimlere özellikle sokarak devre dışı bırakacaklarını umuyorlardı. Batılı gözlemcilerin şehadetiyle Arap dünyasının en nezih seçimi olan Filistin seçimlerini HAMAS kazanınca ABD ve Batı demokrasi edebiyatını bir kenara bırakarak İsmail Heniyye hükümetine ambargo uygulamaya başladı. İsrail'in şu anda Gazze'ye uyguladığı ambargo o kuşatmanın devamıdır.
Hulasa ABD ve Batı'nın demokrasi edebiyatı kimseyi kandırmasın. En isabetle ve en sağlıklı yol Müslümanların sorunlarını kendilerinin çözmesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.