'Türkiye modeli' nasıl yok edilir?
Münih'teki Güvenlik Konferansı'ndan dönerken, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, Zaman'dan Abdülhamit Bilici'ye söyledikleri, Arap dünyasının geleceği ile ilgili objektif bir durum tespiti.
Davutoğlu, 'olumlu sonuçlanması' durumunda Mısır'daki halk ayaklanmasının Ortadoğu'da 'pozitif bir domino etkisi'ne yol açacağını söylüyor. Aksine beklenen değişimin olmaması halinde ise diğer ülkelerdeki değişim rüzgârının da duracağı uyarısında bulunuyor.
Zorlu bir kavşak noktasındayız. Sadece Ortadoğu değil, dünyanın geleceği Tahrir Meydanı'ndaki gelişmelere bağlı. Mısır demokrasiye geçerse Ortadoğu'daki diktatörlerin kaleleri birer birer yıkılacak. Diktatörlerin sahneden çekilmesi, bütün dengelerin değişmesi ve Ortadoğu'da ABD hegemonyasının azalması demek. Münih'teki Güvenlik Konferansı'nda tartışılan, 'Batı'dan Doğu'ya güç transferi' beklenenden erken gerçekleşecek. O zaman statükonun devamı, Batı çıkarlarının korunması için yegâne çare. Peki statüko nasıl korunacak?
ABD ve Avrupa'daki dünyanın güç merkezleri şartları değerlendirip karar vermeye çalışıyor. Ortadoğu'nun kokuşmuş statükosuna karşı meydan okumanın Türkiye'den geldiğini bildiklerine göre tedbir alacaklar. Hem Batı'da demokrasiye ve özgürlüklere gerçekten inanmış kanaat önderleri 'Türkiye modeli'nin bir çözüm olabileceğini görüyorlar. Hem de Mısırlılar, Türkiye modelinden cesaret alıp statükoyu sarsıyorlar. O zaman statükoyu korumak istiyorsanız, Türkiye'yi cazip bir model olmaktan çıkartmak, domino etkisini başlamadan durdurmak için en akılcı çözüm değil mi? Uluslararası dengeler ve reel çıkarlar söz konusu olduğu zaman, Batı'nın demokratik değerleri gözden çıkartması ilk defa mı olacak? Neo-conlar tarihi durdurmak için ırmağın önündeki setleri yükseltiyor.
New York Times, Türkiye'nin 'İslâm-demokrasi-güçlü ekonomi' üçgeni ile, Ortadoğu ülkeleri için cazip bir model olduğunu söylerken genel kanaati yansıtıyor. Güçlü ekonomisini, seçilmiş liderini, tanınmış ürünlerini, Arap dünyasının yarısına denk ekonomisini, Arapça dublajla yayınlanan onlarca dizisini de gerekçe gösteriyor.
Çare Türkiye'nin istikrarsızlaştırılması. Böylelikle Türkiye'nin hem özgürlükçü Batı'yı ikna eden hem de Arapları cesaretlendiren bir model olmaktan çıkartılması.
CHP'nin son zamanlarda soyunduğu rol, bu istikrarsızlaştırma projesi için önemli ipuçları veriyor. CHP'nin 'sokağa inme' çağrısı, neden Tunus sonrasında, Mısır ayaklanması ile eşzamanlı olarak yapıldı? Süheyl Batum'un askerleri darbeye tahrik eden mide bulandırıcı sözleri, seçime giden bir parti için normal mi? CHP Genel Başkan Yardımcısı Osman Korutürk'ün, Davutoğlu'nun ikazına rağmen Münih'te, İsrailli konuşmacı ile aynı oturumu paylaşması bir tesadüf mü, yoksa genel bir politikanın uzantısı mı? CHP lideri Kılıçdaroğlu, ABD'den gelen davetleri 'icazet almaya gitti' demesinler diye reddettiğini söylüyor. Eşine rastlanmayan bu hassasiyet, bir şeylerin üstünü örtmek için mi? Dün Taraf'ta, Tarhan Erdem'in Neşe Düzel'e verdiği mülakat, çırılçıplak bir CHP analizi. Tarhan Erdem, CHP'nin hiçbir konuda politikası olmadığını, günlük yaşayıp günlük tükettiğini söylüyor. CHP'nin politikasızlığı, bir parti gibi davranmaması dikkatinizi çekmiyor mu? Ama aynı CHP, Türkiye'yi istikrarsızlaştıracak hamleleri peş peşe ve sağlam bir politikanın eseri gibi yapmıyor mu? Bir yandan 'sokağa inme' çağrısı, öbür tarafta askerleri tahrik ederek darbe arayışına girmek neyin işareti?
Benim cevabım: Mısır'da başlayan ve domino etkisi ile bütün Arap dünyasına yayılma istidadı gösteren demokrasi ve özgürlük arayışını durdurma önlemi. Modeli yok edin, demokrasi üretimini durdurun.
Bakın ve izleyin. CHP ne kadar tahrik edecek? Ne kadar kin ve düşmanlık yayacak? Ne kadar bu ülkenin hassas dengelerini zorlayacak? Yani kimin projesini uygulayacak?
Bize düşen 'Türkiye modeli'ni daha muhkem hale getirmek. Hem kendimiz hem de özgürlük ve onur arayan kardeşlerimiz için.