Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Yargıdaki maaş terörü dengeyi bozuyor

Yargıdaki maaş terörü dengeyi bozuyor

İktidarlar koltuklarını sağlamlaştırmak veya birtakım çevrelere şirin görünmek maksadıyla ele aldıkları maaş olayını ne hikmetse adil bir dağıtım ölçütünde yapamadıklarından yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar...
Bulaştırıyorlar ki; çalışanlar sürekli bu sahada şikayetçi.
Maaşlar, makamların resmi ideoloji içerisindeki fonksiyonundan ziyade yaptıkları görevin yoğunluğu dikkate alınarak belirlenirse laf yok. Ama değil, eskiden beri gelen uygulamanın odağındaki mantalite güçlüyü sustur, güçsüzü küstür!
“Hak etmedi” diyemeyeceğim ama ne hikmetse bu ülke ücret konusunda sosyal adaletin adil tartan terazisine bir türlü kavuşamıyor.
Ona başka, buna başka!
Refah-Yol döneminin iktidarı yaranlık olsun diye kesenin ağzını askere açınca sonu 28 Şubat olayı ile noktalandı. Şimdi de iktidar vermeye Anayasa Mahkemesi Başkanı’ndan başlıyorsa, var bir hikmeti! Başkanın maaşı 14.000 TL olacakmış...
Muhalefet “yüksek mahkemeye rüşvet” diye bağırıyor, ben öyle söylemiyorum, hakimler arasındaki maaş farkını derinleştirmek yanlıştır diyorum.
Burasını iyi anlayın: Eskiden birinci sınıf hakimlerin maaşlarında fark yoktu.
Birinci sınıf hakim ve savcılar hangi görevde olursa olsun aynı maaşı alırken Cemil Çiçek üstadımızın bakan olduğu dönemlerde bu eşitlik “yaranma politikaları” adına bozuldu. Makam ödenekleri yanında göstergelerde farklılıklar olmaya başladı.
Emekli hakim ve savcılar mağdur edildi.
Ülkenin havasına bakarak konuşalım.
İktidarların en yüksek maaş verdiği kesim çok çalışandan ziyade rejim açısından söz sahibi olandır. Devletin tüm imkânları onlara avanta, emek verenlere ise kemer sıkma.
Sık kemerini sabret kardeşim! Allah sabredenleri sever.
Örneğin, generalin maaşı neden en yüksek?..
Veya Diyanet İşleri Başkanı’nın makam ödeneği Başbakanlık Müsteşarı’na neden denk getirildi dersiniz?.. Diyanet deyince, ülke geneli ile alakalı, general deyince resmi ideoloji ile endeksli. İkisi de iktidar yolunda birer engel, işte bu engeli aşmak için kesenin ağzının açılması gerekir... Şimdilerde olmasa da geçmişte bu hikaye böyle idi.
Yeri gelmişken şunu da soralım:
Makam ödeneği alanlara bir de ek gösterge fazlalığı niye?
Makamı olanın arabası var mı? Var. Özel şoförü de var, lojmanı da var.
Bunlar ek gelir sayılmıyor mu?
Çok çalışana az maaş, çok oturana çok maaş.
Zamanınız varsa mahkeme kalemlerine, tapu ile vergi dairelerine, emniyetin ruhsat işleri ile görevli bürolarına uğrayın da vaziyeti görün...
Hele de adliyedeki memurların çalışma saatleri diye bir şey yoktur.
Savcılıkta çalışanlar için gece olay olmuşsa gitmek mecburiyeti var...
Demek istiyorum ki çok çalışanlar var az maaş alırlar, az çalışanlar var çok maaş alırlar. Hiçbir zaman adli yargı ile Anayasa Mahkemesi’ndeki işler kıyaslanamaz...
Birinci sınıf hakim olmak, kurmay olmak demektir. Oluyorsun ama aynı düzeyde olana farklı maaş verilince adamın gücüne gidiyor.
Birinci sınıf hakim daire başkanı seçildi diye maaşı neden yüksek?
Biliyoruz ki adamı olan seçilir, olmayan seçilemez.
Seçilemedi diye günahı ne?
Benim tavsiyem, iktidar maaş konusunda bir düzenleme yapacaksa, bu camiada sadece bir kurum yok, daha Yargıtay, Sayıştay, adli yargı var...
Anayasa Mahkemesi Başkanı’na verince Yargıtay Başkanı istemez mi?
Ve diğerleri...
Hele de birinci sınıf hakimler arasındaki maaş farkı onur kırıcı...
Dostlar kusura bakmasın, benim eleştirim şahıslarla asla alakalı değildir. Makamlar geçici, yapılanlar kalıcı. İşin esası, kalıcı adil bir çözüm olmayacaksa öyle dursun.
Denge zaten bozuldu, bir sefer daha bozulursa yargı camiasındaki tüm hakim ve savcıların kafaları iyice bozulacak, haberiniz olsun...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi