Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Fikrî kavmiyeti tel’in ediyor Peygamber!

Fikrî kavmiyeti tel’in ediyor Peygamber!

Arab’ın Acem’e, Türk’ün Kürd'e, Kürd’ün Türk’e üstünlüğü yoktur.
üstünlük ancak takva iledir.
Hepimiz Adem'in çocuklarıyız, Adem ise topraktandır.
Mehmet Akif'in Safahat'ına bakalım isterseniz, bu konuda o ne diyor? M.Akif'in bu konudaki görüşü şöyle:

“Hani milliyetin İslâm idi? Kavmiyyet ne?
Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyetine!
Arnavutluk ne demek? Var mı şeriatta yeri?
Küfr olur, başka değil kavmini sürmek ileri.
Arab'ın Türk'e, Laz'ın çerkez'e yahud Kürd'e,
Acem'in çinliye rüçhanı mı varmış, nerede?
Müslümanlıkta anasır mı olurmuş? Ne gezer?
Fikrî kavmiyyeti tel'in ediyor Peygamber.
En büyük düşmanıdır rûh-u Nebî tefrikanın,
Adı batsın onu İslâm'a sokan kaltabanın.
Artık ey millet-i merhûme sabah oldu, uyan!!!
Sana az geldi ezanlar diye ötsün mü bu çan?
Ne Araplık, ne de Türklük kalacak, aç gözünü!
Dinle Peygamber-i Zîşân'ın ilahî sözünü.
Türk Arap'sız yaşamaz, kim ki yaşar der, delidir!
Arab'ın, Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir...
Veriniz baş başa zira sonu hüsran-ı mübîn,
Ne hükûmet kalıyor ortada billahi, ne din.
Medeniyyet size çoktan beridir diş biliyor,
Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.
Arnavutlar size ibret olacakken hâlâ,
Ne bu şûride siyaset, ne bu fasîd da'vâ
Görmüyor gittiği yanlış yolu zannım çoğunuz,
Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz.
Bunu benden duyunuz, ben ki evet Arnavud'um,
Başka bir şey diyemem, işte perîşan yurdum.”

Allah bizi kabileler halinde yarattı ki; tanışıp kaynaşalım diye..
Dikkat ediyor musunuz, M. Akif Safahat'ta “Milliyetin İslâm idi” diye hatırlatır..
Irkçılığın kaynağı Yahudilik'tir..
Akıllı olmakla akılcı olmak nasıl ayrı şeylerse, bir ırka mensup olmakla, kavmiyetçilik de ayrı şeylerdir..
Aslında birçok kişi, ne yazık ki biraz ırkçıdır. Bir şekilde bu hastalığa yakalanmıştır.
Hemşehricilik, cinsiyetçilik, futbol takımı tutmak, milliyetçilik, kabilecilik, meslek dayanışmacılığı, din kardeşliği, mezhepçilik.. particilik.. Bunların hepsi mümkün, ama haksız olduğunda, ya da onların yanlışlarını yanlış olduğunu bile bile sahiplenmek, kabul edilecek bir şey değil.
Din büyüklerini İlah ve Rab edinmek de yanlış. Unutmayalım ki; her şey “put” haline gelebilir.. Biz putları reddediyoruz. Allah'tan (c.c.) başka İlah ve Rab tanımıyoruz.. Malımız, canlarımız, sevdiklerimiz, her şey bizim için bir fitne vesilesi olabilir!
“İşçiyiz, haklıyız, hakkımızı söke söke alırız” şeklindeki ifadelerin hiçbir ciddiyeti yoktur.. İşçi olmak ya da olmamak, haklı ya da haksız olmak için tek başına yeter sebeb değildir.. İşçi de, patron da, haklı ya da haksız olabilir ve bizim için “üstün” olanın haklı olan olmasıdır. Daha doğrusu üstün olan HAK’tır.. Hatta şu meselede A kişisi, diğer bir meselede B kişisi haklı olabilir.. Bizim her zaman haklıdan yana olmamız gerekir..
Yahudiler, her şey Yahudiler için, Yahudiler'e göre Yahudiler tarafından diyordu.
Sosyalist ise her şey işçi sınıfı için, onun tarafından ve ona göre diyordu.
Hitler, her şey Almanlar için Almanlar tarafından ve Almanlara göre diyordu..
Kapitalistler, her şey parası olanlar için, parası olanlara göre parası olanlar tarafından diyor..
Hümanistler, her şey insan için diyor. Allah'ı akıllarına getirmiyorlar.. Dini, Allah'ı da kendileri tanımlamak istiyor.. Hatta insanı da kendileri tanımlama iddiasında.. Mesela Abarjunlar, onlara göre insanlaşma aşamasını tamamlamamış maymunlardır..
Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalimlere karşı olacaktık hani..
Peki Türk = İslâm, nereden çıktı?.
Bunu yabancılar çıkarttı.. Onların gözünde Türk = İslâm'dı. çünkü Türkler İslâm'a büyük hizmetler vermiş ve bir cihan imparatorluğu kurmuşlardı.. Allah'a ait olan bir dini, yaratılmış olanla ilgili bir şeyle özdeş haline getirdiler.. Ancak öte yandan İslâm geleneğine göre Millet = Dini topluluk demekti.. Lozan'da, Arab'ı, Kürd'ü, Boşnağı, Gürcüsü, Arnavud'u ile Müslüman unsurların tamamı Türk, dolayısı ile milletin esası sayılmıştır. Gayrimüslimler azınlık olarak kabul edilmiştir..
Onun içindir ki; mânâ ve mefhum olarak Büyük Millet Meclisi, hükümet ve Cumhuriyet ile birlikte eşanlamlı olarak, hatta içinde mündemiç olduğu kabul edilmiştir..
Doğduğumuz ana-babayı biz seçmedik, doğduğumuz zamanı ve doğduğumuz mekânı da biz seçmedik.. Bunlar Allah'ın takdiridir..
Hz. Ali zamanında Mekke'de doğup cehenneme gitmek, ama Stalin zamanında Moskova'da doğup cennete gitmek mümkün. Bu ne zaman, nerede yaşadığımız ya da derimizin rengi ile ilgili bir konu değil.. Ne yaptığımızla ilgili bir konudur.. Selâm ve dua ile..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi