Bu Cuma hep beraber Hacı Bayram’a!..
Müthiş bir geceydi...
Allah, emeği geçenlerden razı olsun.
Melih Gökçek-Altan Raşit Civan ikilisi, bugüne kadar ne gibi hizmetlerde bulunmuşlarsa, bu ülkeye neler kazandırmışlarsa...
Önceki gün, açılışı yapılan “Yeni Hacı Bayram-ı Veli Camii”nin “zekâtına” denk gelmez.
Öylesine muhteşem bir mekân olmuş...
Ankara’da bir “Eyüp Sultan!..”
•
Bu işte karınca kararınca bizim de emeğimiz var. Altan Raşit Civan, Sayın Genel Sekreter, her Salı Hacı Bayram’da ekibini toplar, kafa patlatırcasına çalışırdı.
Biz de imkanımız varsa eğer, bu toplantıların ilk on beş dakikalık bölümüne iştirak eder, arkadaşlara manevi destek vermeye çalışırdık.
Bazen de toplantı sonlarına yetişir, Sayın Civan’la restorasyon çalışmalarının yapıldığı bölgeyi turlardık.
•
Doğrusu... Din’in içine hapsedildiği camilerin sayısındaki artış, iç ve dış mekânlarındaki “iyileştirme” çalışmaları fazla ilgimi çekmez...
Bilemiyorum, belki yanlış ama böyle bir hissiyatım var.
Lâkin Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin medfun bulunduğu mahal, benim için çok önemli.
Ankara’yı ne yalan söyleyelim pek sevmiyorum, ama Ulus’a hayranım...
Şunu da açıkça ifade edeyim;
Ulus gibi, kalbinde barındırdığı Allah dostlarıyla, Dualarla açılan “İlk Meclis”iyle...
Ve ille de Hacı Bayram’ıyla, Ankara’yı Osmanlı’ya bağlayan bir merkezin tam göbeğine “Fuhuşhâne” oturtan zihniyete düşmanım!..
Bütün hücrelerimle düşmanım!..
Öyle bir “ev” öbeği ki, önünden minibüsler kalkar, ev hanımları, kızları, analar, babalar, nineler, dedeler mecburen tam da bu “pisliğin” önünde kuyruk bekler!..
•
Sadece o “pis ev” değil; Çankırı Caddesi’nde ne “pis evler” var; ayyaşlık dizboyu, gecenin bir vakti oralardan geçmek cesaret ister.
Bir de etrafını; Ankaragücü maçlarında şahit olduğumuz “bıçkın”lara yataklık eden “teneke” mahallelerle doldurmuşlar...
•
Ulus’u kurtarmak şart...
Ve Ulus’u kurtarırsa, Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri’nin ömrünü vakfettiği o “ideal” kurtarır!..
•
O aşk:
“N’oldı bu gönlüm n’oldı bu gönlüm
Derd-ü gam ile doldı bu gönlüm,
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm,
Yanmada derman buldu bu gönlüm.”
•
Hacı Bayram-ı Veli’yi anlatan birkaç eser var.
Galiba hepsini okudum...
Ve her okuduğumda, kabuğa çekilmeyi değil de, “alanda” çatır çatır mücadele vermeyi telkin eden bir “Kanaat Önderi” buldum.
Müridlerini, “Zenaat”e ve “Ziraat”e ve tabii “Ticaret”e yönlendirirmiş Hacı Bayram-ı Veli...
Ankara, O’nun için bir kale imiş...
Terk edilemez, birilerine bırakılamaz bir kale...
O kadar ki... Padişah II. Murâd, her türlü dünyevi imkânı ayaklarının altına serme vaadiyle kendisinden “Edirne”de kalmasını istediğinde...
“Engürü’de (Ankara) talebelerim beni bekler. Engürü beni bekler” karşılığını vermiş...
Edirne’de ikamet teklifinin yanı sıra, Padişah’ın sayısız ihsanını da red eden Allah Dostu’nun, yoğun ısrar üzerine bir talebi olmuş:
“Mutlaka ihsânda bulunmak istiyorsanız, talebelerimizin devlete vereceği vergilerden muaf tutulmasını arzu ederiz!..”
Bugün... Devletten “vergi indirimi” talep eden kaç “Hocaefendi” var?..
Ya da şöyle sorayım:
Var mı?..
•
Evet...
Hacı Bayram Veli Camii Restorasyon Çalışmaları’nın, ilk bakışta görünenin ötesinde anlamları var.
Ve bizler bu anlamların tamamına sahip çıkmakla mükellefiz.
Ankara’nın kalbi Hacı Bayram’dır...
Bunu bütün Türkiye’ye ve hatta Dünya’ya öğretmek boyna borç!..
•
Ne mutlu bize ki;
Mevlid gecesini orada idrak ettik...
Millet ve yönetenleri, Recep Tayyip Erdoğan, Bakanlar, Melih Gökçek, Altan Raşit Civan ve bu işte emeği geçen diğer “toplum önderleri.”
Oradaki sohbetler esnasında...
Bu Cuma’nın ve diğer Cuma’ların ne büyük bir huşu ve heyecana şahitlik edeceğini hissetmenin mutluluğunu yaşadık...
Kısmetse bu Cuma’yı “Hacı Bayram”da eda edeceğim...
Onbinlerin arasında!..