Metin Hasırcı

Metin Hasırcı

İhkak-ı hak -2 ve Oflaz’dan

İhkak-ı hak -2 ve Oflaz’dan

ABD'de biliyorsunuz polisler bir suçluyu göz altına aldıklarında, ki ister hırpalayarak, ister nezaketle; isteseler de, istemeseler de suçluya, haklarını söylemekle mükellef tutulurlar. Bu hususta ABD yargı organları çok hassastır. Hakları söylenmemiş bir müc-rim hakkında, dâvayı düşürme yolunda karar aldıkları dahi vâkidir. Usûli hata, cürmün cezasız kalmasına sebeb olacak kadar üzerinde titizlikle durulan unsur addedilir.
Şimdi ahali arasında kaybolan trilyon adı ile bilinen RP'nin kapatılmasından sonra açılan ve geçtiğimiz günlerde Yargıtay ilgili dâiresince kesinleştirilen Muhterem Erbakan'ın mahkûmiyeti davası ve de daha önce bu mahkûmiyetleri infaz olunmuş yetmişe yakın RP'li kardeşimizin kulağıma gelen iadei itibar dâvâsı açmaya hazırlandıkları haberi üzerine, karınca kararınca hukuki bir yardım yapma düşüncesiyle muttali olduğum bâzı aksaklıkları hatırlatayım. Koskoca partilerin gazete yazılarıyla kapatılmasına iddia makamlarının gösterdiği teşneye, biz de dâvanın rüyet edildiği zaman diliminde gündeme gelen, ancak mahalli mahkeme olsun, yüce Yargıtay olsun kaale almadıkları bana göre mühim hususu hatırlatıp, Sayın Adalet Bakanı'nın; ileri sürdüğümüz gözden kaçmış sandığımız hususun, dâvanın yeniden görülmesine sebep olacak ve Adalet bakanının selahiyeti içinde olan yeniden yargılanma yolunu açmaya vabeste olur düşüncesiyle arz edelim:
TRABZON'UN YEMEĞİ
Trabzon RP'si İl başkanlığı bir parti toplantısında katılımcılara yemek vermiş bir restaurantda. Valla geçmiş gün gâliba üç milyarlık bir hesap önlerine gelmiş. ödemeyi yapmışlar RP'li idâre heyeti ve de faturayı da alıp çekip gitmişler. Daha sonra da Trabzon İl hesapları arasında bu fatura, trilyonluk dâvaya rüyet eden Ankara 9. Ağır ceza mahkemesince mi? Yoksa dâvaya mesnet olan bakanlıkça vazifelendirilmiş Maliye memurlarınca mı? Bahse konu fatura sahte fatura olarak itham olunmuş böylece de, sahte faturalar arasında addolunmuş. Gel zaman git zaman bahse konu ve ismi bence mâlum olmayan restaurandt tabii bir şekilde defterdar memurlarınca defter kontrolünde fatura ile deftere geçiş arasında mübayenet tesbit etmişler. üç milyar lira, defterde üçyüz milyon olarak işlenmiş. (İster misiniz bu bilgilendirme dâvayı bozacak bir delil olsun?) Bunun üzerine memurlar restaurandtı vergi mahkemesine sevk etmişler ve bu suçu para cezası olarak vergi mahkemesi mahkûm etmiş.
Şimdi; burada mesele çatallaşıyor. çünkü; Mahkemenin biri faturayı sahte sayarak dikkate almıyor. Vergi mahkemesi ise, faturayı esas kabul ettiğinden dolayı deftere eksik geçme yüzünden mahkûm ediyor. Söz konusu fatura iki ayrı hükme mâruz kalmış vaziyete geliyor. Eğer sahteyse, vergi mahkemesi doğru sayıp, ceza kesiyor. Eğer fatura doğru ise, trilyonluk dâvaya bakan vergi mahkemesinin doğru saydığı faturayı nasıl sahte diye niteliyebiliyor. Sayın Adalet Bakanı eski milli görüşçüdür. Fâkiri de gördüğü yerde bir selamını esirgemez zevattandır. Diyorum ki, Sayın bakanım, Sayın Malkoç'a hatırlatayım, bu delilleri size takdim imkânını gerçekleştirsin, siz de bu dâvayı, bir saat adaletle hükmetmek, yetmiş yıllık nâfile ibadetten efdâldir mânâi münifine müdrik bir mü'min olarak imzayı basıp, dâvayı yeniden gördürüp, Emil Zola'nın; Yüzbaşı Dreyfüsü beraat ettiren ününe, yanlış düzelten bakan olarak adalet târihimizde kendi adını da altun yaldızla yaftalatmalıdır. Derim.
OFLAZ SAĞ OLASIN
Ben Lütfü Oflaz beyefendiyi cidden çok beğenirim, mizahı da kendi gibi pek efendicedir. Pazarı iple çekerim yazısını okumak için, bir de Ayhan Bilgin Beyefendinin. Bu haftaki yazısında Oflaz, Sayın Baykal'ın, Muhterem Erbakan hakkında müsbet yaklaşımla kullandığı ifadeler olan "Necmeddin Erbakan ile Tayyip Erdoğan farklıdır, Erbakan Milli Görüşçüdür. Erdoğan İşbirlikçidir. Erbakan Milli Görüşçü olmanın bedelini ödedi, Erdoğan işbirlikçi olmanın avantajını tahsil etti" şeklindeki ifade için, ne düşündüğünü kendi kendisine soran Oflaz, ne düşündüğünü şu sözlerle cevaplıyor: "Tayyip Erdoğan'ın işbirlikçi olduğunu bırakın Deniz Baykal'ın söylemesini, bunu en başta Tayyip Erdoğan'ın içinden çıktığı Milli Görüş hareketinin önde gelenleri söylüyor" cevabını veriyor.
Sevgili Oflaz Milli Görüş'ün bu ileri gelenlerinin ifadelerine birkaç misâl söyleseydi ne kadar iyi olurdu. çünkü ben, bir milli görüşçü olarak SP'nin ileri gelenlerinden hiç kimsenin medyada yer alacak şekilde Tayyip Erdoğan'a net olarak işbirlikçi dediğini duymadım. Hele hele eşbaşkan ifadesini kullanmış olanların bu sözlerini işbirlikçilik mânasına gelmekte olduğunu vehmediyorsa sayın Oflaz, sanmıyorum ki bu ifade işbirlikçi mânasına alınsın veya yorumlansın. çünkü; Sayın Tayyip, o projenin eşbaşkanı olduğunu müftehiren beyan buyuruyor. SP'nin aksaçlıları işbirlikçi ifadesini kullanmaktan imtina etmiş olmalarından dolayı, SP ile AKP arasında kalan milli görüşçü ve milli görüşten tevakki etmişler arasında sadece burudet vardır. İşbirlikçi beyanı, SP'nin aksaçlılarınca beyan edilse, sanırım, soğukluk umulmaz sıcak çekişmelere yol açar.
Şimdi anlaşılıyor ki, Muhterem Erbakan'ın; bidayetten beri bunların hepsi bir parti. Biz bir partiyiz demesinin isabeti. Halbuki Sayın Oflaz, milli görüşçülere özetle demek istiyor ki, sizler; hey milli görüşçüler, Baykal'ın dolduruşuna gelip de, AKP'ye işbirlikçi demeyiniz. Zira Baykal'ın, ben işbirlikçiliğe karşıyım dediğini duydunuz mu? Diye soruyor. Akabinde de, CHP'nin ve diğer partilerin, Erbakan hükümetini devirmek için ne kadar büyük gayretler sarf ettiğini hatırlatıyor.
Erbakan ve milli görüşçüler buna katlanmak mecburiyetinde çünkü, onların hepsi bir parti olduğuna göre ve şimdi de aralarına bir de AKP katıldığından daha da çoğalmış olmaları, AKP'nin kimi mensupları Fazilet Partisi'nin kapatılmasını zorlaştıran kanun teklifine, FP kapanmazsa biz AKP'yi kuramayız diyerek, o kanun teklifine hayır oyu vermelerini hatırladığında, insanın vay anasını bee demekden kendisini alamıyor diyorum. Hele hele Erbakan'ın siyasetten iskatına sebep olanların yaptığına, bir türlü ihanet diyemeyenlere de şalcılar diyorum. Şalcılar tâbiri, eski başbakanlardan maktul Prof. Dr. Nihat Erim'in, 1950 öncesinde başbakan yardımcısı iken; hürriyetleri şalla örteriz dediği için bir lakabı da Şalcı Erim olmuş bulunduğunu hatırlatırım.
SİYASACI YETİŞTİRME
Kıymetli büyüğüm Adalet eski bakanı Muhterem Müftüoğlu'nun Platformda okuduğum bir makalesinde, günümüz siyasetinin genel başkan seviyesinin haylice, eskilerden tenzilatlı olduğunu beyan etmiş. Elhak doğru bu tesbit. Fakir; o yüzden ülkenin üç lider çıkardığını,1. liberal ve karma ekonomide lider M.Kemâl Atatürk, 2. devlet kapitalizminde de M. İsmet İnönü, Milli Görüş'de ise, Prof. Dr. Necmeddin Erbakan olduğu tasnifimi yapmışımdır. Bayar, Menderes, Demirel, Ecevit, Erdoğan ilâ ahirler birer genel başkandırlar. Dünya siyasetinde, dede, oğul, torun geleneği vardır ve miras olarak da ehvendir.
Şimdi düşünelim ki, Dünya siyasası Muhterem Erbakan'ı ülkemizde siyasetten iskata muvaffak olmuş bulunmaktadır. Sayın Mehmed Fâtih Erbakan evlâdımız bence pederinin yerine gelip, hizmet sancağını ele almalıdır. Mesele; Erbakan Hocamın, Hz.ömer (r.a) gibi, "Bir âileden bir kurban yeter" mi der, yoksa Fâtih Bey'i, karşısına alıp, Ertuğrul Gâzi'nin, Osman'ına yaptığı gibi öğütlere mi başlar. Ne kadar çok bilmek isterdim. Fiemanillah.
İrtibat: 0542 497 0327


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Metin Hasırcı Arşivi