Erdal Şafak

Erdal Şafak

Rezidansta

Rezidansta

Bir yanını Arnavutköy'e, öbür yanını Bebek'e yaslamış bir tepede kartal yuvası gibi bir villa irisi. Geniş pencerelerinden Boğaz'ın iki köprü arasındaki kesiminin büyüleyici güzelliği yansıyor.
Burası ABD'nin İstanbul Başkonsolosu Scott Frederic Kilner'in ikametgâhı, yani rezidansı.
Türk işi bakır eşyalarla süslü salonda yüz kişi kadar ayakta sohbet ediyoruz. Gruplar halinde. İşadamları, İstanbul'daki yabancı misyon şefleri, kamu kurumlarının temsilcileri, bazı azınlık ruhani ve cemaat liderleri, birkaç medya üst düzey yöneticisi... Ve elbette ABD Başkonsolosluğu görevlileri: Başkonsolos Yardımcısı (Politika ve Ekonomi Bölüm Şefi) Win Dayton, Siyasi Konsolos Tonya R. Ashworth gibi...
Serin ve hafif yağmurlu bir İstanbul akşamında Boğaz'a hâkim bu kartal yuvasında bir araya gelmemizin nedeni Başkonsolos Kilner'in ABD'nin yeni Ankara Büyükelçisi Francis Joseph Ricciardone onuruna verdiği resepsiyon.
Bir ara Başkonsolosluk yetkililerinden biri yanıma sokuldu ve sordu:
- Büyükelçimiz'i nasıl buldunuz?
- Ne anlamda?
- Yani geldiğinden beri yaptığı açıklamaları, gazetecilere verdiği yanıtları nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Biraz paldır-küldür. Hava değişiminden olsa gerek.
- Bazı gazetelerde Ricciardone'nin "İkinci Eric Edelman vakası" olacağına ilişkin eleştiriler var, ne diyorsunuz?
- Bir yargıya varmak için henüz çok erken. Soğukkanlılıkla ve objektif bir yaklaşımla bir süre izlenmesinin daha doğru ve adil olacağını düşünüyorum.
- Ricciardone, Türkiye-ABD ilişkilerini etkileyebilir mi?
- Ne bağlamda?
- Ankara ile Washington arasında şu sıralar ılık olduğu söylenen ilişkileri ısıtabilir mi?
- O, Ricciardone'den çok Beyaz Saray'ın, Dışişleri Bakanlığı'nın, Kongre'nin Türkiye politikalarına bağlı. Ricciardone nihayetinde Başkan Barack Obama, Kongre, Ulusal Güvenlik Konseyi ve Dışişleri Bakanı Hillary Clinton tarafından çizilecek bir çerçevenin içinde hareket edecek. Bununla birlikte Ricciardone hem daha önce ülkemizde görev yaptığı için Türkiye'yi, hem de daha önce Ortadoğu'nun bir başka önemli başkentinde, Kahire'de büyükelçilik yaptığı için de bölgeyi iyi biliyor. O nedenle analizlerinin Washington'u doğru tarafa yönlendirmekte yararlı olacağını düşünüyorum.
Aradan bir süre geçti. Bir başka Başkonsolosluk görevlisi geldi. Yine benzer sorular. Özellikle de "Ricciardone'nin ilk açıklamalarını nasıl yorumluyorsunuz?" merakı.
Benden de yine aynı cevaplar: "Açık sözlü ama frenleri zayıf gibi..."
İkinci muhatabıma bir şey daha ekledim: "Açık sözlü ve açılımcı..."
Onu da uğurladıktan sonra Boğaz'ı seyrederken AB Türk Delegasyonu Başkanı, yani AB'nin Ankara Büyükelçisi Marc Pierini'nin son demecini hatırladım. "Türkiye'nin özgürlükler konusunda kaydettiği ilerlemeyi yakından gözlemlediklerini" söylüyor, "AB'nin bu konudaki değerlerinin son derece net olduğunu" belirtiyor ve şöyle diyordu: "Normal bir demokraside ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve muhalefet edebilme özgürlüğü esastır."
"Birdi, iki oldu" diye mırıldandım, "Batı'daki en önemli iki muhatabımızın da Ankara'daki büyükelçileri acul..."

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erdal Şafak Arşivi