Danıştay’da Ergenekon yok-muş...
Peki, kartelde niye yok?Birkaç gündür “Hüseyin üzmez olayı” ile meşgul olduğumdan, “gündemdeki konular”a değinme fırsatı bulamadım... Hüseyin üzmez olayı konusunda “Vakit Yayın Kurulu” bir açıklama yapıp; “Ne yanlışa sahip çıkar, ne de komploya boyun eğeriz” şeklinde “net ve kesin tavır” koyduğuna göre, artık “gündemdeki konular”a geçebilirim... Türkiye’nin gündeminde şu an “1 Mayıs” var... Bugün göreceğiz; 1 Mayıs, “Taksim Meydanı”nda mı kutlanacak, yoksa başka bir yerde mi?.. “Provokasyon” uyarılarına rağmen DİSK ve KESK’in “Taksim inadı” sürecek mi, yoksa “miting” değil de “anma” ile mi sınırlı kalacak?.. Belki de siz bu yazıyı okuduğunuzda, her şey olup, bitmiş olacak... O halde ben, “Türkiye’nin gündemi”ndeki bir başka olaya, yani “Danıştay kararının gerekçeleri”ne geçebilirim.
TARAF VE RADİKAL’E YAKIŞMADI!
Efendim, olayı biliyorsunuz.
“Danıştay cinayeti”nin gerekçeli kararı, geçtiğimiz Pazartesi günü açıklandı... Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararında, “tetikçinin sözleri”ne itibar edildi, ancak “bağlantılar”ına hiç yer verilmedi... Yani, “Ergenekon”lara, “ümraniye’deki bombalar”a ve “Alparslan Arslan’ı Veli Küçük’le bir arada gösteren fotoğraflar”a gerekçeli kararda hiç yer verilmedi!..
Sizin anlayacağınız;
Bu “cinayet”in “Ergenekon”la hiç ilgisi yok!!!
Mu acaba?..
“Bu, nasıl olur?” diye sormadan önce; olayın beni şaşkınlığa düşüren bir başka boyutunu söylemek istiyorum:
“Bu haber, kartelde niye yok?!?”
Dahası; “bu tür konularda hassas” olduğunu zannettiğimiz Taraf ve Radikal gazetelerinde niye yok?.. Pardon; Radikal’de hiç yok da, Taraf’ın taa “11. sayfa”sında çift sütun bir haber olarak yer almış!.. O da, “taşvan boku” gibi, “kokmaz, bulaşmaz” bir şekilde!.. Yani, “Taraf’a yakışmayacak” bir tarzda!..
“Danıştay dâvâsı gerekçeli kararı açıklandı: Türban” şeklinde bir haber başlığı!..
Hepsi bu kadar!..
Oysa, Taraf ve Radikal’den beklenen, “Mahkeme Ergenekon’u görmedi” şeklinde bir “manşet” vererek, “omurgalı tavır” sergilemeleriydi!..
Acaba niye es geçtiler?..
Niye görmezden geldiler?..
“İşlerine mi gelmedi”, yoksa “birileri tarafından kulakları mı çekildi?”
Malûm, “işine geleni görmemek” tavrı, bir “kartel klasiği”dir!..
Meselâ, “Filistinli anne” ile en küçüğü 7 aylık, en büyüğü 5 yaşında olan 4 çocuğun, hem de “kahvaltı” esnasında, “Terör devleti İsrail” tarafından katledilmesini görmezler!..
Meselâ, Hıncal Uluç’un, “Hakan Şükür’e destek” veren demecini yayınlamazlar!.
Demek oluyor ki;
“Danıştay cinayeti”nde yok sayılan “Ergenekon bağlantısı”nı görmek de, pek işlerine gelmedi!..
Belki de, “uyarılmışlar”dır!..
Ama, ne yaparlarsa yapsınlar; “mızrak, çuvala sığmıyor!”
çünkü, bağlantılar kabak gibi ortada!..
BUNCA BAĞLANTI NE OLACAK?
Bazı “duyarlı” gazeteler, “Danıştay-Ergenekon” arasındaki bağlantıyı irdelerken, şu konuların üzerine parmak bastılar:
¥ Veli Küçük ile Alparslan Arslan’ın fotoğrafı, yargılama sırasında niye delil olarak kabul edilmedi? Kriminal inceleme; bu fotoğrafın montaj değil, gerçek olduğunu tesbit etmişti.
¥ Danıştay saldırısının diğer sanığı Osman Yıldırım, verdiği ifadede ve mahkemeye gönderdiği dilekçede, Ergenekon çetesi ile Danıştay saldırısı arasında bağlantı olduğunu itiraf etmişti.. Niye dikkate alınmadı?..
¥ Osman Yıldırım, Cumhuriyet gazetesine atılan bombaları Veli Küçük’ten aldıklarını açıklamıştı... Bu bombalarla, ümraniye’de ele geçen bombalar aynı seri numarasına sahipti... Niye üzerine gidilmedi?..
Ve, olayla ilgili başka sorular:
¥ Bir Danıştay sanığı hem Alparslan Arslan’la, hem Muzaffer Tekin’le neden onlarca defa görüştü?
¥ Ergenekon ve Cumhuriyet bombalarının seri numarası neden aynı?
¥ Alparslan Arslan, Veli Küçük’le İsveç’te beraberdi, fotoğraflandı. Bu fotoğraf, niye görülmedi?
¥ Bir sanık, “Bombayı bana Küçük verdi” demişti, araştırılmadı. Neden?
Sadece bunlar mı?..
“Danıştay cinayeti dâvâsının dosyası”na giren ifadeler de “Ergenekon”u işaret etmemiş ve gerekçeye girmemiş ya; gel de bir “bit yeniği” olduğunu düşünme!..
Malûm... “Danıştay Cinayeti”nden çok önce, “Vatansever Kuvvetler Güç Birliği” adlı bir “oluşum”dan söz ediliyordu...
Meğer, oluşumun içindeki insanlar “Ergenekoncular”mış!.. çünkü, hemen hepsi, şu anda “Ergenekon Terör örgütü sanığı” olarak tutuklu ve hapiste bulunuyor...
İşte o günlerde yazmıştım;
Söz konusu derneğin “silâh, bayrak ve Kur’an” üzerine el basarak, “ölme ve öldürme” yemini yaptığını biliyorsunuz. Dernek başkanlığını emekli Albay Fikri Karadağ’ın yaptığını da biliyorsunuz.
Efendim, emekli Albay Fikri Karadağ’ın yardımcısı Hüseyin Görüm imiş... Gelin görün ki, bu Görüm; kendisini “Hüseyin Kerim Bayraktaroğlu” olarak tanıtıyormuş!..
İşbu Hüseyin Görüm’ün adı, “Danıştay soruşturması”nda da geçmiş, iyi mi?..
Hem de “Danıştay cinayeti”nin kilit ismi olarak aranırken, bir evde “intihar girişimi”nde bulunan Muzaffer Tekin’i hastaneye getiren emekli Binbaşı Zekeriya öztürk’ün ifadesinde!..
“Danıştay soruşturması” esnasında resmî kayıtlara geçen emekli Binbaşı Zekeriya öztürk’ün ifadelerine göre, Kuvayı Milliye Derneği’nin Teşkilât Başkanlığı’nı Hüseyin Görüm yürütüyormuş!..
“SİLAHIMIZ VAR, ASKER YETİŞTİRECEĞİZ!”
Hüseyin Görüm; bir defasında, 20-25 yaşlarındaki bir grup genci İstanbul Maltepe’deki bir “ardiye”de toplayıp, emekli Binbaşı Zekeriya öztürk’le tanıştırmış!..
Sonra da gençlere demiş ki;
“Bakın, komutan da burada!.. Sizin eğitiminizi o verecek!”
Emekli Binbaşı, sormuş Görüm’e:
“Ne eğitimi bu?.. Nerede verilecek bu eğitim?”
Cevap vermiş Hüseyin Görüm;
“Yerimiz var, hazır!.. Düzce’de!.. Asker yetiştireceğiz!.. Silahımız, her şeyimiz var!!!”
Emekli Binbaşı Zekeriya öztürk, bakmış ki “belâ” yaklaşıyor, “Hayır” demiş; “Ben artık asker değilim!”
önce “ardiye”yi, sonra da “bölge”yi terketmiş!..
Zekeriya öztürk, kayıtlara geçen ifadesinde; Kuvayı Milliye Derneği Başkanı emekli Albay Fikri Karadağ’ın yardımcısı ve derneğin “Teşkilât Başkanı” olan Hüseyin Görüm’ün, bir zamanlar içinde bulunduğu Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi (VKGB) hakkında da şu bilgileri veriyor:
“Hüseyin Görüm’ü, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi’nin 2004 Haziran ve Temmuz ayları içerisinde Maltepe’deki baraka bir depo ve bahçesinde gerçekleştirmiş olduğu buluşmada tanıdım... (...) Bu dernek, yani VKGB, bir dernekten çok, bir organize suç örgütü gibiydi!”
AAA... DANIŞTAY TETİKçİSİ DE ORADA!
Şimdi, sıkı durun!..
Bilin bakalım “Maltepe’deki ardiye”de gerçekleşen toplantıya “kim” veya “kimler” katılıyormuş!..
Söz, yeniden emekli Binbaşı Zekeriya öztürk’te:
“Danıştay’a yönelik saldırıyı gerçekleştiren Avukat Alparslan Arslan’ı VKGB’nin İstanbul Maltepe’deki yerinde bir defa gördüm!!!”
Buyrun, burdan yakın!..
Durun, daha bitmedi... Devam ediyor emekli Binbaşı Zekeriya öztürk;
“Aynı zamanda Hüseyin Görüm’ün benden askerî eğitim vermemi istemiş olması ve ‘Silahımız, her şeyimiz var’ demesi; Danıştay saldırısıyla ilgili olarak bu insanların silah temini ve yönlendirme anlamında Arslan’ı yönlendirmiş olabileceklerini düşünüyorum.”
Neymiş, neymiiiş?..
“Alparslan Arslan’ı bunlar yönlendirmiş olabilir!”
“Hadi, geçin kayıtlara” diyeceğim, ama bu “ifade”ler, zaten “soruşturma kayıtları”nda var!..
DOSYADA VAR, GEREKçEDE YOK!
Evet, “soruşturma kayıtları”nda var!..
Ama, “gerekçeli karar”da yok!..
Her nasıl olmuşsa olmuş;
Her tarafından “Ergenekon” akan bir olay, “gerekçeli karar”a girememiş!..
Peki, niye?..
çünkü mahkeme, “Ergenekon yapılanmasıyla bağlantı kurulamadığını” bildirmiş!..
Yerseniz!.. Kalsın, ben almiiim!..
Bu tabu da yıkılsın!
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin; DİSKve KESK’in “1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama ısrarı” üzerine dün demiş ki;
“İstanbul’da açık hava toplantılarının nerede yapılacağı açıkça bellidir... Bu böyle olduğu halde, ‘Ben yasayı, yönetmeliği, valiliğin kararını da tanımam, bildiğimi okurum..’ denirse, bu, açıkça Türkiye’deki mevcut anayasal düzene bir başkaldırı olarak da değerlendirilir!.. Kimse devlete ve devlet erkini kullanan mercilere meydan okumasın, devlet kendisine meydan okutmaz.”
Mantık olarak, karşı çıkılacak hiçbir yönü bulunmayan bir söz!..
Doğrudur;
“Yasayı takmam, bildiğimi okurum..” dersen, orada “düzen”den eser kalmaz, ülkeye “anarşi” hakim olur!..
Haa, bu “konu”da ısrar edilir ve buna destek verilirse, o zaman ben de sorar ve derim ki; “başörtülü”lere de aynı anlayışı gösterir, onlara da aynı desteği verir misiniz?..
Heyy kartel medyası, sana soruyorum!..
Madem “tabu”lar yıkılacak, bu tabu da yıkılsın!..