Murtazak!
Aşağıda okuyacağınız mektubu, bir nevi "okuyucu yorumu" sayabilirsiniz. Yurtdışındaki okullarda yıllarca eğitimcilik yapan tanımadığım bir kardeşimin mektubu; "fark anlaşılsın" diye yayınlıyorum.
"Şahid olduğumuz Arab isyanları kendi coğrafyamızda olup bitenleri hâlâ Batı süzgecinden geçirdiğimizi bir kez daha ortaya koydu. İsyanın Mısır günlerinde Mübarek konuşurken biz, El-Cezire'de orijinal şeklini izlerdik. Bendeniz; Mübarek, Clinton, Obama hatta biraz Putin gibi liderlerin anadillerinde yaptıkları konuşmaları tercümansız anlama gibi bir bahtiyarlığa eriştirildim. Mübarek'in son konuşması esnasında ilk cümlelerden sonra gitmeyeceğini hemen anladım. O esnada Tahrir Meydanı'ndaki halk da anlamış olmalı ki canlı yayında 'irhal irhal' 'git git' diye protestoya başladılar. Diğer kanallar ne diyor diye bizim kanallara yöneldim: Birkaç güzide haber kanalımız 'Aaa bak halk sevinç gösterisi yapmaya başladı' diye anons etmez mi? Tabii kendi halimde bir Ortadoğu takipçisi olduğum için bu hüsranımı kimse ile paylaşamadım.
Mısır isyanı Arapça ve onun önemini bir kez daha ortaya koydu. Bu sırada Arapça'laşmış Türkçe kelimelere de şahid olduk. Baltacı meselâ. Anlamı malum: Çapulcu ve iktidar uşağı demek. Şimdi bu isyanlar en şiddetli haliyle Libya'da devam ediyor. Burada karşımıza çıkan kelime ise 'Murtazak'. Şimdi biraz dil dersi yapalım ve murtazak ne anlama geliyor izah edelim. Tabii ki bu kelimeyle ilgili olarak başımdan geçen bir ilginç olayı sona saklamak şartı ile. Murtazak 'Rızk' aslından türemiştir. Rızk kök fiilini iftial babına-kipine soktuğunuzda irtizak olur; yani rızıklanmak, geçinmek, rızkını bir şeyle temin etmek. Buradan ismi fail kipine sokarsanız 'Murtazık' yani rızık veren olur. Elbette rızkı veren evveli emirde Cenâb-ı Hak'dır. Sebebler planında o rızkı dağıtan, yani tablacı hükmünde olanlar ise her anlamda patronlar, iş sahipleri vs'dir. İşte murtazak, 'Rızık veren' anlamındaki murtazık kelimesinin edilgen halidir. Öyle ise anlamı ne olur: Rızıklanan! Konuşma dilinde ise Murtazak'ın birinci anlamı çok mâlum olduğundan ikinci anlama, yani uşak, eleman, paralı asker, birinin adamı, kapı kulu, casus, hain vs. gibi şeylere gönderme yapmak için tercih edilir.
Libya'ya dönecek olursak, El-Cezire'ye göre, Kaddafi kendi halkına karşı Nijer, Nijerya, Çad, Gine gibi ülkelerden 'Murtazak' istihdam etmekte, kendi halkından polis, asker kendi halkına ateş açmakta tereddüd eder diye başka halklardan murtazakları piyasaya sürmektedir. Eylemcilerle yapılan telefon görüşmelerinde pek çok murtazak esir aldıkları ifade ediliyor. Afrika'da çalıştığım yıllarda Kaddafi'nin kendi halkınca tutulduğunu, sembol lider olarak görüldüğüne bizzat şahit oldum: Kuran kursu, Arapça eğitimi, İslami okullar hep Kaddafi tarafından destekleniyordu. Çalıştığım kurumdaki müdür yardımcımız ise Kaddafi'ye toz kondurmazdı. Maaşını bizden almasına rağmen Kaddafi der başka bir şey demezdi; dolayısıyla bu isyanda Afrikalı murtazaklar bana hiç şaşırtıcı gelmedi.
Gelelim başımdan geçen olaya... On sene kadar önce Yemen'deyim. Arab kardeşlerimizden çalışanlarımız vardı. Biraz Arapça bildiğimizden onlarla bazen Arapça latifeleştiğimiz olurdu. Yukarıdaki tarife göre biz hasbelkader murtazık (tablacı anlamında) idik; çünkü hem bizzat çalışıyor hem de insan istihdam ediyorduk. Çalışanların işi aksatması halinde personelinizi ciddi ya da şaka ile karışık uyarmak zorundaydım. Bir gün Arapça öğretmeni ile lisân-ı Arabî üzre şakalaşmaya başladık; bakalım kim pes edecekti?
-İşlerinizi iyi yapın, yoksa sözleşmenizi yenilemem ha! Cevap: 'El rızku alellah' Rızık Allah'tan... 'Ente la tertazik. Nahnu nartazik minallah!' Yani, rızkı sen vermiyorsun bizi Allah rızıklandırıyor. Elbette dedikleri doğru. Biz tablacıyız, rızkı veren O. Murtazak deyince genelde ikinci anlam yaygındır. Ben de taşı gediğine koydum, kelimenin ikinci anlamını kastederek: 'Hel ente murtazak?' Sen murtazak mısın? Dondu kaldı, sadece 'Sen kazandın' dedi."