İzmir'de neler oldu? (1)

İzmir'de neler oldu? (1)

Çarşamba sabahı İzmir uçağına binmeye hazırlanırken, bayideki bir gazetede, Yargıtay 4'üncü Ceza Dairesi'nin, "Protesto etme amacıyla birisine yumurta atmak cebirdir" şeklinde karar verdiğini gördüm.
Yargıtay "bir yıllık" hapis cezasını az bulmuş... "Yok artık, bari müebbet isteseydiniz" diye söylendim...
Daha önce de yazmıştım: Bence de yumurta atmak şiddet eylemidir...
Yumurtaların göze gelip kör ettiği olaylar vardır.Ama mesela taş atma kadar da vahim bir eylem değildir.
***

Üniversite-Sanayi İşbirliği Topluluğu'nun davetlisi olarak 9 Eylül Üniversitesi'nde konuşma yapacaktım.
Üniversitenin yöneticileriyle tanışmadan önce, soluklanmak için Kordon'da bir kafeye oturduk. "Yumurtacılara karşı tedbir aldınız mı" diye sordum topluluğun başkanı İsmail Çiftçioğlu'na... "Aldık" dedi.
Bense kuşkuluydum: Çünkü bu arkadaşlar; kavgadan, şiddetten uzak duran gençlerdi. Karşı tarafın ne mal olduğunu tam manasıyla bilmiyorlardı.
***

Olay şu: TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'in sandığının aksine, yumurtacıların amacı protesto filan değil. Demokrat aydınlara saldırmak işin tiyatrosu... Bunlar protesto değil, propaganda eylemleri.
Asıl hedefleri şunlar:
1) Okulun tüm öğrencileri kendileri gibi düşünüyormuş havasını yaratmak.
2) "Hükümetin kötü yönetimi yüzünden üniversiteler kaynıyor" dedirtmek.
3) En önemlisi: Bu sayede Ergenekonculara, Balyozculara, vesayetçilere destek olmak.
Demokrat bir aydının üniversiteye gelişi, bunları yapabilmek için fırsat yaratıyordu.
Asıl amaçlarına ulaşabilmek için medyaya ihtiyaçları vardı.
Ancak gazete ve TV şart değildi. O eskidendi. Artık küçük bir el kamerası yeterliydi... Yumurta ve slogan atarlar; sonra da görüntüleri internetten yayarlardı.
Büyük medyadaki Ergenekon dostları nasıl olsa "yaratılan haberi" oradan alıp kullanırdı.
***

Ben bir falcı gibi arkadaşlara bunları anlatırken, Sabah'ın İzmir Temsilcisi Ünal Ersözlü'den telefon geldi. Hoşbeşten sonra, "Emniyetten aradılar... Seni protestoya hazırlanıyorlarmış" dedi.
"Biliyorum... Ama konferansı düzenleyenler, hazırlıklı olduklarını söylüyorlar..." dedim.
Aradan on dakika kadar geçti. Ersözlü tekrar aradı: "Ciddiymişler... Epey hazırlık yapmışlar" dedi.
Ne yapayım; meydanı bunlara bırakıp geri mi döneyim?
***

Derken üniversiteye geçtik.
Rektör Prof. Mehmet Füzün, İİBF Dekanı Prof. Öcal Usta ve kulübün danışman hocası Prof. Süleyman Yükçü ile tanıştık.
Hep birlikte muhabbeti bol bir yemek yedik.
Tam binadan ayrılıyorduk ki haber geldi:
Prof. Füzün konuşmanın yerini değiştirmiş; rektörlük binasındaki konferans salonuna almıştı.
Peki ya dinleyiciler?
Öğrenciler otobüsle getirilecekti.
Vaktimiz boldu. Kulübün yöneticileri organizasyonla uğraşırken, biz Prof. Yükçü ile bir kafeye gittik.
***

Saat 16.00 sularında rektörlük binasının önünde otomobilden indik. Hocayla birlikte kapıya doğru yürürken, cırtlak bir ses yükseldi.
Necdet Şen'in 1980'lerde tartışmalara yol açan "Bacı" adlı çizgi romanından fırlamış birkaç kara kuru kız bize doğru slogan atarak koşturmaya başladı.
Yumurta tutan bir elin, havaya kalktığını fark ettim.
Tam o sırada, (medyanın, olanları kaleme alan yumurtacılara kanarak 'koruma' diye sunduğu) Prof. Yükçü şemsiyesini açtı. Bir yumurta şemsiyeye geldi; diğeri yanımdan geçip yerde dağıldı.
İki adım sonra binaya girdik...
YARIN: Yumurtacıların saldırısı nasıl engellendi? Ordunun solcularını kim organize ediyor?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi