Dominonun taşları
Arap isyanları "Domino teorisi" ile yorumlanıyor ya; Batı medyasında her gün onlarca "Sıra hangi taşta" üstüne yorumlar okuyoruz.
Herkesin tahmini üç aşağı beş yukarı aynı. Çünkü herkese göre, sıradakilerin hepsi de Arap ülkeleri.
Peki, tahmin edilen tüm Arap taşları düştükten sonra ne olacak? Çoğuna göre, kasırga dinecek. Sadece "Küresel Protesto Endeksi" hazırlayan "Financial Times" gazetesi, sokak yangınlarının Araplar'dan sonra bazı ülkelere sıçrayabileceğini iddia ediyor ve bunları Kenya, Kamerun, Pakistan, Nijerya, Endonezya, Filipinler, Guatemala diye sayıyor.
Acaba öyle mi? Daha doğrusu, Batı, en azından Avrupa ülkeleri için böyle bir tehdit yok mu?
Dikkatlerden kaçtı; Dünya Ekonomik Forumu'nun, hani şu Davos toplantılarının kurucusu Klaus Schwab'ın iki ay kadar önce İsviçre'nin saygın gazetesi "Le Temps"da bir mülakatı yayınlandı. Şöyle diyordu:
"Sanayileşmiş ülkelerde konut ve tüketici kredilerinin ağır yükü bankalara devredildi. Daha sonra bankalar bu yükü hükümetlere aktardılar. Şimdi hükümetler de mükelleflere yüklüyorlar. Bu, büyük bir sosyal krizin habercisi. Sorunlarımızı gelecek kuşakların sırtından çözmeye çalışmaya devam edersek, bir gençlik isyanının patlak vereceğini düşünüyorum. Bir tür yeni bir 68 Mayıs'ı yaşayabiliriz. İngiltere'de hükümetin kemer sıkma önlemlerine karşı gençliğin eylemlerini bunun öncü işaretleri olarak görebiliriz."
İngiltere'de gençlerin sokağa dökülmesi, yeni bir 68 Mayıs'ının öncü işaretiyse, komşumuz Yunanistan'daki hemen her gün tekrarlanan ve dozu giderek artan protestolar, grevler, çatışmalar ne anlama geliyor?
Tunus'ta, Mısır'da diktatörleri deviren gösteriler sanki Yunanistan'dan daha mı büyüktü, daha mı uzun solukluydu?
Önemli bir nokta daha: Tunus'ta, Mısır'da, Libya'da ve başkaldıran diğer Arap ülkelerinde otoriter rejimler düşüyor/ düşecek, yerlerine demokratik sistem geliyor/gelecek.
Yunanistan'da grevler-gösteriler-eylemler- çatışmalar yönetimi devirirse, yerine ne gelecek? Öyle ya; Yunanistan zaten 1974'ten bu yana demokrasiyle yönetilmiyor mu? Seçenek bir başka demokratik yönetim mi? Seçimle yönetimin yenilenmesi mi? O da kamu borcunu azaltmak için ücretleri kısma ve vergileri artırma politikasını aynen uygulamak zorunda kalacağına göre, ne değişecek?
İşte Yunanistan'ın açmazı bu. Zaten halkın bu sıkışması kamuoyu araştırmalarında da açıkça görülüyor. Sadece açıkça değil, tehlikeli biçimde de. Buyurun size son kamuoyu yoklamasının sonuçları: İktidardaki PASOK'un oyu yüzde 23.5, ana muhalefet Yeni Demokrasi yüzde 20, diğer partiler 19.5. Toplam: Yüzde 63. Hiçbiri: Yüzde 37.
Bu, her üç Yunan'dan birinin tüm partilerden umudunu kestiği anlamına geliyor. Yani demokrasiden, sistemden, düzenden.
"İşaretler" ülkeden ülkeye değişiyor: İzlanda'da halkın yüzde 90'ından fazlası kriz reçetelerini reddediyor, İspanya'da halk, özellikle gençler çareyi göç etmekte buluyor (Arjantin'e akın ediyorlar)...
Ancak son zamanlardaki en çarpıcı araştırma Fransa'dan geldi: "Louis Haris Interactive" kamuoyu araştırma kuruluşunun anketine göre, her 10 Fransız'dan 6'sı Fransa'da da isyanın patlak vereceğini düşünüyor. Düşünmekle kalmıyor, istiyor da!
Teoride kullanılan dominonun kaç taşı var acaba?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.