Öcalan'a köşk tahsis etmek
Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Devlet Bakanı Cemil Çiçek, Demokratik Toplum Kongresi'nin 'Öcalan'a göz hapsi' önerisine şöyle cevap veriyor: 'Kanunlar müsait değil.' Müsait olsaydı ne olurdu?
Öcalan İmralı'da bugünkü tecrit şartlarında değil, daha rahat hareket edebileceği, çevresiyle iletişim kurabileceği bir yerde tutulsa? Bu sorunun bizi ilgilendiren tek yönü, Kürt sorununun çözümüne sağlayacağı katkı olsaydı?
PKK'nın 13 Ağustos'ta ilan ettiği eylemsizliği sona erdirmesi, beş temel gerekçeye dayanıyor. Kürt sorununun çözümünün, seçimden sonra yapılacak anayasa gündemine havale edilmesi ve bu konuda ortaya çıkan sessiz mutabakat, beş gerekçeden dördünün bahane olduğunu gösteriyor. Geriye kalan tek gerekçe, 'Öcalan'la yürütülen diyaloğun müzakere düzeyine çıkartılması' talebi yani Öcalan'la ilgili madde. Süreçte aksayan tek yer burası. Nitekim Öcalan, yeteri kadar ilerleme sağlanamazsa mart ayında eylemsizlik kararını gözden geçirme tehdidinde bulunmuştu. KCK'dan birkaç gün önce DTK'nın 'eylemsizlik sürecinin bitirilmemesinin önerilemeyeceği' açıklaması, dayatmanın kaynağını gösteriyor. Dört kelimeden üçünün olumsuzluk eki içermesi, bu cümleyi kuranların içine sindirdikleri bir mantığın mevcut olmadığını göstermek için yeterli değil mi?
Sınıfın yaramaz çocuğu dikkat çekmek için huysuzluk yapıyor. Sınıftakiler için bu huysuzluğun tek anlamı var: Sınıf seçime gidiyor; yeni mümessilini seçecek. O zaman soru şöyle olmalı: Bu yaramazlık sınıfın yaramaz çocuğuna ayrıcalık sağlar mı? Ayrıca seçim sonuçlarına katkısı olur mu?
'Eylemsizliği bitirme' kararı Öcalan'a ait. Peki yaptığı hesaplar doğru mu?
Öcalan'la yürütülen diyaloğun, PKK'nın tasfiyesine dair olduğu biliniyor. Başta Kürtçenin kullanımı olmak üzere, özerklik gibi taleplerin muhatabı Öcalan değil. Öcalan'ın hapishane şartlarında iyileşme sağlanması seçim gündeminin içine yerleşebilir mi? Bu ihtimal de gerçekçi değil. Geriye sadece seçim hesabı kalıyor. PKK, aslında ateşkesi bitirmiyor, 12 Haziran'da yapılacak seçim için kampanya başlatıyor.
Bu hesaplar yanlış. Düz bir mantıkla bakanların ve tarihin sürekli kendini tekrar edeceğine güvenenlerin hesabı doğru çıkmayacak. PKK marifetiyle şiddetin yeniden tırmandırılması, elinde silahı tutanlara, hatta şiddeti yurtdışından kışkırtanlara bile bu sefer yarar sağlamayacak. Mekanik bir analiz, bugün itibarıyla başlayacak ve seçime kadar tırmanacak PKK şiddetinin BDP'ye ve MHP'ye oy getireceğini öne sürebilir. Köprünün altından çok sular geçti. Türkiye geçen senenin Türkiye'si değil. Başta bölgemiz olmak üzere, dünya geçen senenin dünyası değil. Kürtlerin yüzyıllardır seyrettiği Fırat Nehri de eskisi gibi akmıyor.
Toplumda çok güçlü bir istikrar ve huzur beklentisi var. Seçim kampanyasına kanın bulaşması, istikrar kartını elinde tutan AK Parti'yi güçlendirir. Cami avlularındaki şehit cenazeleri ve dağdan gelen ölüm haberleri MHP'ye ve BDP'ye oy getirmez. İlk defa barış ve huzura bu kadar yakın olduk. Nimetlerini dokunabileceğimiz kadar yakında hissettik. Ortadoğu'da, Kuzey Afrika'da ayaklanan halklar, elimizdeki demokrasinin ve demokrasi ile kazandığımız istikrarın değerini bize tane tane anlatmış oldular. En önemlisi Kürt sorunu hiç olmadığı kadar genel bir ilgi ve mutabakata konu oldu. CHP'nin bile oturup özerklik tartışması yaptığı bir ülkede yaşıyoruz. MHP demokratik açılımı, eskisi gibi 'ihanet projesi' olarak yaftalamıyor. İki dilli eğitim hakkını, benim de dahil olduğum geniş bir kesim savunuyor. Askerî vesayet düzeninin sona ermesi ile Kürt sorununun çözümünde, sadece Kürtlerin değil 72 milyonun uzlaşması kapıda bekliyor. Seçimden sonra gündeme gelecek yeni anayasa, büyük ölçüde bu konuya hasredilecek.
Öcalan'ın da, BDP yöneticilerinin de eylemsizliği sona erdirmeleri seçim kampanyasına silahları yandan bir destek olarak dahil etmeleri demek. Hesap yanlış: Görebilmeleri için Öcalan'ın BDP yöneticilerini, gözaltında tutulacağı köşkün kabul salonunda mı kabul etmesi gerekiyor? Ama bu köşkün inşa edilebilmesi de ancak seçimden çıkacak karara bağlı değil mi?