Kaddafi-Batı ortaklığı
Kaddafi son yıllarda ‘El Kaide ve terör hareketlerine’ karşı Batı ile ittifaka gittiklerini, lakin Batılıların zor zamanda kendisini yüzüstü bıraktıklarını, kendi başına terk ettiklerini ve sattıklarını söylüyor. Buna bir anlam da veremiyor! Libya Lideri Kaddafi, Batılıları ayartmak için üç gerekçe sayıyor. Bunlardan birisi, Libya’nın petrol yatağı olması ve kaos yaşaması halinde bunun Batı çıkarlarına zarar vereceğini düşünmesidir. İkincisi de, rejiminin yıkılması halinde göç dalgalarının Batı yakasına ve İtalya kıyılarına vurmasıdır. Berlusconi ile Kaddafi arasında geçen senelerde varılan anlaşmalar da Batı’nın göç dalgaları karşısında masun kalmasına yönelikti. Kaddafi varlığının lüzumunu anlatmak için bu meseleye vurguda bulunuyor. ‘Beni tepe tepe kullanın, deliğe süpürmeyin’ diyor. Üçüncü mesele ise Libya’da İslam emirliğinin kurulması iddiasıdır. Bin Ali ve Mısır Lideri Mübarek’ten sonra Kaddafi de bütün umudunu bu kırık veya bozuk plağa bağlamış olmasıdır. Kaddafi, hayalinden senaryolar üretiyor ve doğruymuş gibi insanların ve dünyanın buna inanmasını istiyor. Lakin Merd-i Kıpti şecaatini arz ederken sirkatini söyler misali Kaddafi de aynısını yapıyor. Bush ile aynı dili paylaşıyor. Ve bazı Kaide mensuplarının Guantanamo’dan kendilerine teslim edildiğini, lakin bunların sonradan tövbekâr olduklarını ve pişman olmaları üzerine kendilerini saldıklarını söylüyor ve ardından da bunların zamanla uyuyan hücreler haline geldiklerini ve Tunus ve Mısır olaylarından sonra bu uyuyan hücrelerin birer ikişer harekete geçtiklerini savunuyor.
¥
11 Eylül döneminden hatırladığımız bu kavramı kullanan Kaddafi’ye göre, uyuyan hücreler önce Beyza kentinde uyanışa ve harekete geçiyor ve askeri birliği saldırarak gafil avlıyor. Tobruk ve Bingazi gibi şehirlerde de ortaya çıkan bu hücreler halkı kışkırtıyor ve iğfal ediyorlar. Uyuşturucu ile halkı kendi saflarına çekiyorlar. Ona göre, bunlar bindirilmiş kıtalar olup halkla hiçbir alakaları yoktur. Ortada ne gösteri var ne de göstericilere karşı silah kullanma söz konusu. Ama yine de Kaddafi olup biteni komplo ile izah ediyor. Kaddafi, iki taraftan ölenlere de rahmet okuduğunu ve Kaide tarafından kandırılmış çocukların da kendi çocukları olduğunu ileri sürüyor. Libya’da gösterici olduğu yönündeki iddiaları toptan reddeden ve bunu ispata çağıran Kaddafi, olan bitenin gösteri değil gövde gösterisi olduğunda ısrar ediyor. Aksini söyleyenlerin ‘alnını karışlarım’ diyor. Libya’da tek bir siyasi mahkûmun bile olmadığını ileri süren Kaddafi buna mukabil silahlı gruplarla dişe diş mücadele edeceklerini ve silaha başvuranlara karşı silah kullanmanın mubah olduğunu savunuyor. BM’nin de içişlerine karışamayacağını söylüyor. Meşruiyet gerekçesi olarak da, İsrail’in Gazze’ye saldırmasını örnek olarak gösteriyor. Buradan kendisine meşruiyet devşirmeye çalışıyor. Filistinlilerin kanları üzerinden Batı ile pazarlık yapıyor. Libya halkı Kaddafi’nin lejyonerlerinden ve milislerinden bahsederken Kaddafi de Kaide’nin uyuyan hücrelerinden söz etmektedir. Devlet, ordu, anayasa, partiler, parlamento ve demokrasi gibi bütün kavramları reddeden ve bunları sahtekarlık olarak nitelendiren Kaddafi, mesele Kaide olunca bu reddettiği kavramlara dört elle sarılarak Kaide’yi mahkum etmenin yolunu arıyor. Bu bağlamda, enternasyonalist olan ve milislerini buna göre seçen Kaddafi, uluslararası camianın gözünde Kaide’ye üst çıkabilmek için onların ulus devlete karşı olduklarını ve enternasyonalist (ümemi) kimliğe sahip olduklarını ve bu çerçevede savaştıklarını ileri sürüyor. Bu zeminde, Batı ile ortaklığını hatırlatıyor, gönlünü çelmeye çalışıyor. Aslında Kaide bahane, Kaddafi İslam’la savaşta ve bu yönüyle Batı’nın ileri karakolu olduğunu ortaya koyuyor. ‘Beni terk etmeyin ve Libya’yı, Libya halkına bırakmayın’ mesajı veriyor.
¥
Kaide’nin Libya’da İslam emirliği peşinde koşarken klasik emperyalizmin petrol kokusu aldığını savunuyor. Bu son iddiası doğru olmakla birlikte, sureta Kaide konusunda ama gerçekte İslam’a karşı Batılılara ortaklık teklif eden ve gerçek manada ortağı olan da kendisi. BM’nin objektif bir araştırma yapması halinde aslında kararlarını geri çekeceğini ve Libya’dan özür dileyeceğini de savunuyor. Buna mukabil, kurumsal yapısı cılız olan Afrika Birliği ve İslam Konferansı Örgütü’nün Libya’da tahkikat yapmasını talep ediyor. Libyalılar, Kaddafi’nin Trablusgarp halkını sadakate zorlamak için kadınlarını kaçırdığını veya gençlerini rehin aldığını veya tasfiye ettiğini ileri sürüyor. Kaddafi, ilk günlerin şaşkınlığını üzerinden atmasından sonra milisleriyle Mısrata, Zaviye ve Brega’yı geri almak için karşı saldırıya geçti. Buralarda sonuç alamasa da yine de Sebha ve Sirte gibi şehirlerde hakimiyetini sürdürüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.