Gaziantep-Urfa hattında Deniz Feneri
Geçen hafta sonu Gaziantep ve Urfa hattında, Deniz Feneri’nin gönüllü ve bağışçılar toplantısına katıldık ve bölgedeki hizmetleri yerinde gördük.
Deniz Feneri Genel Müdürü Recep Koçak ile Kültürlü Gençlik Derneği Başkanı ve televizyoncu Bekir Kaplan’ın da katıldığı gezide, muhtaç ailelerin dramlarına şahit olduk.
Hayatını eksilerin altında sürdüren ihtiyaçlı aileleri görünce, “zekât müessesesinin” ne demek olduğu çok daha iyi anlaşılıyordu.
Müslüman bir ülke olmazsak, Müslümanlar iman ettikleri dinin gereği, yardıma muhtaç insanlarla ilgilenmeseler, demek ki memleketin hali bir hayli vahim olacak.
Deniz Feneri veya aynı hizmeti sürdüren diğer hayır kurumları; hem millet adına hem de yoksulluk ve yokluk çekenler adına, büyük görev ifa ediyorlar.
Tabii ne demek istediğimi anlamak için, öncelikle İslam’ın beş şartından biri olan “zekât müessesesinin” ne anlama geldiğini bilmek ve iman etmek gerekiyor.
……
Hayır işlerinin önünü tıkamak, muhtaç ailelere ulaşacak ekmeğin aşın önünü kesmek; iftira, dedikodu ve yalanlarla; hem yardım edenleri hem de yardım derneklerini töhmet altında bırakmak, insan hak ve haysiyetine yakışmayan bir davranıştır.
İşte Deniz Feneri, böyle bir haksızlığa uğramış, ülkemizdeki yardıma muhtaç ailelerin yüzde altmışına ulaşıp, varlıklı aileler ile yoksul aileler arasında köprü vazifesi görürken, maalesef vicdansız ve insafsız çevrelerin gazabına uğramıştır.
Yalnız işin daha da vahim tarafı şudur:
“Birisi size bir haber getirince onu araştırmadan, soruşturmadan inanmayınız” ikazına rağmen, üstelik haberi yayanların Müslüman toplum üzerindeki güvenirlilikleri sıfırken, onlara inanılması ve binlerce masum yavrunun, annenin zor durumda bırakılmasıdır.
Bir yardım köprüsü olarak Deniz Feneri’nin yıllarca baktığı yüz binlerce aile, bugün çok zor durumdadır. Halen karınca kaderince yetişmeye çalışsalar da eskisi gibi her feryada koşamıyorlar.
……..
Gaziantep ve Urfa’da mağduriyeti devam eden yüzlerce aileden hangimiz haberdarız? Evlerinin geçimi üzerinde olan 14 yaşında bir kız çocuğunun sözleri yüreklerimizi dağladı.
14 yaşında bir kız çocuğu nasıl ev geçindirebilir ki? Çocuğun verdiği cevap şöyleydi:
“Ağlamaktan bedenim yoruldu.” Bu sözü duyunca nutkum tutuldu. “Ağlamaktan gözyaşlarım kurudu” sözünü duymuştum ama “Ağlamaktan bedenim yoruldu” lafı öyle ağır geldi ki, duyan herkesin başını öne eğdirdi.
Elbet hayır ve hasenattan yoksun, vücut kimyaları böyle dini meselelere şiddetle direnen kişilerin muhtaç aileleri anlamasını beklemiyoruz.
Yardıma muhtaç ailelere, Deniz Feneri veya diğer hayır kurumları sayesinde ulaşan yardımseverlerin, malum iftiracı çevrelere inanması anlaşılır gibi değil.
Oysa kuruluşundan bugüne kadar, Deniz Feneri’nden ne yardım alanlar ne de yardım edenler, asla şikâyetçi olmamış ve herhangi bir dava açılmamıştır.
Bu gerçek de bir şey ifade etmiyorsa ne diyelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.