Nadide bir yolculuk
Rize’de Belediye Başkanlığı dönemimizde vefakar hizmet ekibimizle beraber kurduğumuz MANEVİ VE İKTİSADİ KALKINMA VAKFI ( www.mikav.com) bünyesinde yer alan yurt-okul gibi eğitim kurumlarımıza maddi destek maksadıyla kurulan NADİDE TURİZM’in davetlerine icabet ederek umre yapmak üzere tam bir haftadır mukaddes beldelerdeyiz.
Nadide Turizm organizasyonlarıyla, geçen sene ifa edilen birkaç umre programına katılmıştım. Ekiplerinin ne kadar samimiyet ve profesyonel bir anlayışla çalıştıklarına yakinen şahit olmuştum. Bu sene de 2011 yılının umre turlarından ilkini ifa etmek üzere birlikteyiz.. Ve bundan sonra da sağlığım elverdiği ve programlarım uygun olduğu sürece umre turlarında NADİDE TURİZM ile birlikte olmaya devam edeceğiz inşallah.
Nasipse yine NADİDE TURİZM organizasyonu ile 28 Mart-17 Nisan 2011 tarihleri arasında ikinci tur umreye tekrar katılacağız inşallah. Bizlerle birlikte 2.tur organizeye katılmak isteyen gönül dostlarımıza kayıt için acele etmelerini tavsiye ediyoruz. (Tel: 0212 616 9226 )
3 Mart tarihinde Eba Eyyüb-el Ensari Hazretleri’ni İstanbul’da ziyaretimizle başlayan yolculuğumuzda; tekbir ve salavatlarla, aşkın, sevginin ve merhametin merkezi Medine-i Münevvere’ye ulaştık hamdolsun. Başöğretmenimiz ve Önderimiz Hz. Muhammed (sav) Efendimizi doya doya ziyaret ettik. Medine-i Münevvere’den sonra şimdi de Vahyin Merkezi Nadide Şehir Mekke-i Mükerreme’deyiz elhamdülillah.
Emperyalizmin 35 yıldır 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü istismar için alkışlayıp kutladığı günlere denk gelen Mekke ziyaretimizde sadece kadınlarımıza değil, tüm mahlûkata evrensel haklarının 1400 yıl evvel verildiği bir yerde olmanın garip ve etkileyici tecellisi içindeyiz... Cahiliyye dönemlerinde eş seçme, ticaret, miras gibi bir çok haklardan men edilmiş kadının bu ve benzeri zulümlerden kurtulduğu, Hz. Hatice anamızın mekanındayız.. Sevdiği kocasının nikahına tekrar dönmek için “mücadele” ederek hakkında Mücadele suresi inen ve “...derdimin çözülmesi için ayet gelmeden buradan gitmem Ya Resulullah” diyen “mücadeleci” annelerin diyarındayız!
Kız çocuğunun bir zamanlar utanç olarak görüldüğü ve sonra İslam Peygamberinin müjdesi ile 3 kızı olana cennet muştusu verilen sevinç yurdundayız! Adları Kur’an-ı Kerim’de sure olan (Ennisa) yiğit kadınların aziz hatıralarıyla dolu Mekke-i Mükerreme’de olmanın mutluluğunu yaşıyoruz, Ebu Cehil’in mızrağı ucunda ruhunu teslim eden kahramanlar kahramanı Sümeyye annemizin gözlerden ırak mezarı başından sizlere dua ediyoruz...
Şehirlerin anası olarak kabul edilen bu şehre gelenler, kendilerini anne kucağında gibi huzurlu hissederler. Dünyanın hangi köşesinden gelirseniz gelin, Mekke’de kendinizi gurbette hissetmezsiniz. Burası tüm insanlık ailesinin ana-baba ocağıdır. İnsanoğlunun anne ve babası Hz. Adem ile Hz. Havva’nın buluştukları, insan için yeryüzünde inşa edilen ilk evin bulunduğu bu kutsal mekan, tüm insanlığın anayurdudur. Bu huzurla Beytullah’ın kucağında aşkla tavafa başladığınızda, Allah’ın misafiri olarak lütuflandırılırsınız. Manevi huzurun doruk noktasında, kalpleriniz kirlerinden arınmanın ve Allah’a yakınlaşmanın lezzetiyle dolar.
İslam medeniyeti ailesinin bir ferdi olmanın onurunu yaşarsınız. Irkların, şekillerin, mal ve makamların hafızalardan silinip atıldığı, sadece birbirine sevgiyle bakmanın, birbirini Allah için sevmenin öne çıktığı başka hangi mekan vardır şu yeryüzünde?
Kabe; dünya ile ahiretin, madde ile mananın buluştuğu bir noktadır. Hayatımızın ve varlığımızın gerçek anlamını kavrayabileceğimiz bir nokta. Gayb alemine açılan bir kapı... Gayb aleminden esen bu rüzgarı teneffüs edenler, Allah’a iman etmenin ve Müslüman olmanın lezzetini tadarak dönerler memleketlerine. Nefisler dizginlenmiş, hayat başka bir mana kazanmıştır.. Bir kere daha yalnız Allah’a kul ve bu ümmetin bir ferdi olmanın değeri anlaşılmaktadır bu kutsal mekanlarda..
Atamız İbrahim’in (as), İsmail’in (as) ve annemiz Hacer’in (r.a), mel’un şeytanla ve nefisleriyle, insanlık adına verdikleri mücadeleyi tekrar yaşarsınız yüreklerinizde. Allah için vazgeçilemeyecek hiçbir şeyin olmadığını kavrarsınız. Allah’a kul olabilmenin çetin imtihanında, başta nefisler olmak üzere her şeyle mücadeleye hazır olmak gerektiği bilinci kuşatır müminleri. Nefisler dizginlenir, hayaller ve hedefler yenilenir. İstikamet doğrultulur. Allah’ın rahmeti ve merhameti kalplerin katılığını yumuşatır. Aşkın merkezinde sevgi, merhamet ve kardeşlik kaplar her zerremizi. Kalplerini kırdığımız gönülleri onarmak, el uzatamadığımız muhtaçlara dokunmak, mazlumların yaralarını sarabilmek için çırpınmak istersiniz.
İnanmış yüreklerle Kabe’yi selamlayarak tavaf ederken, Efendimiz’in (sav) yüzyıllar ötesinden hâlâ taptaze olan o mübarek sesini işitirsiniz; “Allah’a yemin ederim ki, Müslüman olmadıkça cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçek anlamda Müslüman olamazsınız...”
Aramızda sevginin, merhametin ve kardeşliğin hakim olması duasıyla, aşkın merkezi Mekke-i Mükerreme’den tüm gönül dostlarımıza selamlarımla...
Not: Medine-i Münevere’de bulunduğumuz sırada, merhum Tahir Büyükkörükçü hocamızın vefatını üzüntüyle öğrendik. Mescid-i Nebevi’de gıyabi cenaze namazını kıldığımız üstadımızın son nefesine kadar insanlığa davet ve tebliğ görevini bırakmadığına şahidiz. Söylediklerini yaşayan ve dine hizmet aşkıyla dolu ilmiyle amil muhlis hocamızı rahmetle anıyoruz. Başta değerli oğlu Abdurrahman Büyükkörkçü hocamıza, ailesine, yakınlarına ve talebelerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Rabbim mekanını cennet eylesin. Çok sevdiği, yanından ayrılmak istemediği Hz. Muhammed (sav) Efendimize komşu eylesin.