Bir yıldız daha kaydı..
Yüce Rabbimiz; her dönemde gönderdiği son ve ekmel olan elçinin izinde yürüyen, Hakk’ın ve hakikatın savunucusu olan âlimlerle dinini teyid ve takviye etmektedir. Bu ilim ehli insanların en büyük özellikleri, ilimleri ile ihlâslı bir şekilde âmil olmalarıdır. Bu ihlâs ve takva dolu ilim, hem sahibine fayda sağlar hem ümmetin diğer fertlerine. İlmiyle âmil, ihlâs ve takva sahibi bir âlimin ölümüne, İslam medeniyetinde “âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir” denilerek dikkat çekilmiştir. Zira aramızdan ayrılan sadece âlimin bedeni değil, aynı zamanda ilmi ve onun Müslümanlar için örnekliğidir.
Geçtiğimiz hafta Hakk’a uğurladığımız Tahir Büyükkörükçü Hocamız da ilmiyle âmil, muhlis bir âlimdi. Onun aramızdan ayrılışı, her ne kadar sevenleri olarak bizleri mahzun etmiş ise de, onun çeşitli vasıtalarla tüm dünyaya yayılan vaazları ile amel defterinin açık kalacak olması, bu hüznü dağıtan bir müessir olmuştur.
Tahir Hocamız, 86 yıllık ömrünün ardında vaaz ü nasihatleri ile yetişmesinde emeği bulunan birkaç nesil için çok büyük anlamlar ifade etmektedir. Cenazesine iştirak eden yüz binler bunun açık bir göstergesidir. Bu cenaze töreni bizim için, “Hak sevgisi ve Rasûl aşkı ile geçirilen bir ömrün” Allah katında nasıl bir anlam ifade ettiğini, kullar katındaki sevgiden ölçmemiz için adeta bir terazidir. Tahir Hocamız ile tanışıklığımız İslam Enstitüsü’ndeki öğrencilik yıllarımıza dayanır. Cuma vaazlarına iştirak edip, Kapu Camii kürsüsünden onu dinlerken hayallerimizi süsleyen bu kürsüyü bize de nasip eden Yüce Rabbimiz, o kürsüden nice gönüllerin fetih, imar ve inşasında bu kutlu yolda birlikte yürümeyi nasip etmiştir, hamdolsun.
İnsan; âlemin, kâinatın özüdür, özetidir. Hak Teâlâ’nın esmâ ve sıfatlarının yeryüzündeki tecellisidir. İnsana, hele ki Müslüman’a bu gözle bakmamak büyük vebaldir. Tahir Hocamız, beslendiği kaynaklar, yaslandığı dayanaklar ve kendisine gaye edindiği i’la-yı kelimetullah gereği, tüm ömrünü en güzel şekilde harcayan bir âlim olarak bu gerçeğin farkında idi. Onlarca yıllık kürsü hayatında Allah aşkı ve Rasûlullah sevgisini bir çağlayan gibi cemaatine aktarırken, karşısındaki her bir insana “Hazret-i İnsan” olarak baktı. Hazret-i İnsan’ı, Hazret-i Allah ve Hazret-i Rasûlullah ile buluşturmak gayesiyle çıktığı yolda, Allah ile insan arasındaki engelleri kaldırma mücadele ve mücahedesiyle, cihadın en güzelini yaptı. Allah sa’yini meşkûr eylesin.
Hocamıza Allah’tan gani gani rahmet, geride kalan ailesi ve tüm Müslümanlara başsağlığı dilerken; Diyanet İşleri Başkanımızın cenaze namazı öncesi yaptığı konuşmadaki vurguya bir kez daha dikkatlerinizi çekmek isterim. Sayın Başkan’ın da söylediği gibi üzerinde en çok düşünmemiz gereken konulardan bir tanesi, Tahir Hocaların sayısını nasıl arttırabileceğimizdir. O’nu sevdiğine uğurlarken bize düşen en büyük görev, bu necip milletin içinden nice Tahir Hocalar yetiştirebilecek damarlar oluşturabilmek ve bu damarları medeniyetimizin eşsiz birikimi ile besleyebilmektir. Tahir Hoca’yı elli yıllık kürsü hayatında dinç tutan ve heyecanlandıran temel hedefi ve gayesi de bu değil miydi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.