Faruk Çakır

Faruk Çakır

Fakirlik uçurumu

Fakirlik uçurumu

Gelir dağılımındaki uçurum ‘zengin’in daha zengin, ‘fakir’in de daha fakir olmasıyla neticeleniyor. Her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de bu konuda ciddî sıkıntılar var.

Maalesef kurulu sistem, gelirleri adaletli bir şekilde dağıtmayı değil de, adaletsizliğin devamını teşvik ediyor. Neticede zenginler daha da zenginleşirken, fakirler geçim sıkıntısıyla boğuşuyor.
Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Gülten Kazgan da bu çelişkiye dikkat çeken açıklamalar yapmış. Prof. Dr. Kazgan’ın bu konutaki tesbiti şöyle: “Türkiye dünyanın 16. büyük ekonomisi, doğru ama OECD ülkeleri arasında gelir dağılımı açısından en kötü durumda olan ülkeden biri yine Türkiye. Diğeri ise Meksika.” (Akşam, 15 Mart 2011)
Gelir dağılımındaki bozukluk büyük bir dert olmakla birlikte, tek derdimiz de elbette bu değil. Prof. Dr. Gülten Kazgan, dertlerimizin bır kısmını şöyle sıralamış:
* Türkiye’de yoksulluk çarpıcı bir boyutta. Yoksulluğun en yoğun yaşandığı yerlerden biri de köy ekonomisi. Türkiye’de gelir dağılımı oldukça kötü. Bunu, insanî gelişme endekslerine baktığınız zaman da açıkça görüyoruz. İşsizlikte ise ipi göğüslüyoruz. Dünyanın 16. büyük ekonomisine sahip olmak, kendi içimizde kalkınmaya yetmiyor.
* Refah dağılımı yoğun biçimde tepede toplanıyor. Finansal sisteme dayalı olarak büyümede bu arıza daima mevcut. Meselâ Amerikan ekonomisi de öyledir. Borsadaki kazançları görüyoruz. Ekonominin 2000’li yıllarda girdiği, finansal kazanç ağırlıklı yapı, ortaya koyuyor ki Türkiye ekonomisinde bir yapısal bozukluk mevcut.
* Türkiye’nin bir diğer eksikliği tasarruf oranının çok düşük olması. Bu durum dış borçlanma ile yatırımların finanse edildiğini gösteriyor. Bunun için bir an önce yeni bir büyüme modeline geçmek lâzım.
* Türkiye’nin dış borcu 1999 itibarıyla 100 milyar dolar iken, AKP döneminde bu rakam yaklaşık 250 milyar dolara çıktı. Bu kadar hızlı borç artışı olamaz. Sıcak para akışını bitirmek lâzım. Kendi enerjimizi üretmeye başlamanın vakti geldi geçiyor. Türkiye on yıl daha böyle açık vermeye devam ederse Yunanistan’a döner, iflâs eder.
* (Sıcak para) Bugün var yarın yok. 2002’den bugüne kadar Türk ekonomisi sıcak paraya bağlıydı. Ama hangi ülke bu sistemi benimsediyse, sonunda büyük felaketlere maruz kalmıştır. Arjantin bunun tipik örneğidir. Bu sebeple iç tasarrufta artış sağlamak şart.
* Tabiî bir de gerçek işsizlik rakamı var. Bunu bilmiyoruz. Çünkü Türkiye’de kayıt dışı ekonomi diye bir kavram var. Kayıt dışı işsizlik oranının yüzde 20-40 arasında değiştiği söyleniyor. Bu konuyu netleştirmek çok önemli.
* Bence Türkiye’ye çok sıkı bir vergi denetim sistemi gelmesi lâzım. Serbest eğitim erbapları maalesef yüksek eğitimli oldukları halde asgarî ücret düzeyinde vergi veriyorlar. Bu kabul edilebilir bir olay değil. Gelir vergisi aynı zamanda birtakım reel göstergelere dayalı olarak toplanmalı. Oturduğu ev, oda sayısı gibi. Vergi toplamadan ekonomi düzelmez. Türkiye’deki en ciddî tehlike carî işlem açığıdır. Bütün bu yapısal hastalıklardan kurtulmak şart.
Gelir dağılımının bozukluğu, işsizliğin yüksek olması, yoksulluk problemi, sistemde ‘yapısal bozukluklar’ olması, tasarruf değil israfta şampiyon olmamız, dış borcun katlanması, çok kazanan bazılarının ‘az vergi’ vermesi, kayıt dışı ekonominin varlığı hepimizin şikâyet ettiği gerçekler değil mi?
O halde gerçekleri görelim ve inkâr yerine var olan bu hastalıkların tedavi edilmesi için çalışalım. Aksi halde ödemekte zorlanacağımız bir ‘fatura’yla karşılaşma ihtimali var...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi