Şişe kapağı milyoneri
Evet, Edward Hamlin Everett, cam şişelerin ağzına takılan, hava geçirmeyen ve özel bir anahtarla açılan gazoz kapağını icat ederek müthiş bir servet yapmış 1800’lerin sonunda.
Ondan önce ne kullanılıyordu acaba?
Dünyayı değiştiren güçlerin başında yaratıcı girişimler geliyor aslında.
Onların çabaları sonucu bugün vazgeçilmez kabul ettiğimiz ürünlerle konforlu, rahat bir hayat yaşıyoruz.
Everett aynı zamanda bir Doğu hayranıymış.
Doğu geleneğine uygun olarak parayı kazanınca ilk eşinden ayrılmış, kendisini gezip tozmaya vermiş.
İstanbul’a da sık sık gelip gitmiş...
Washington Büyükelçimiz Namık Tan bir tarihçi titizliği ve heyecanıyla anlatıyor hem Everett’in, hem de içinde bulunduğumuz müthiş binanın öyküsünü.
Devlet Bakanı ve Baş Müzakereci Egemen Bağış’la birlikte Türk toplumunun düzenlediği ‘Liderler Zirvesi’ için Amerika’dayız.
Büyükelçi ve zarif eşinin akşam yemeği daveti sayesinde, bir kez daha Türkiye’ye dünyanın bu en önemli başkenti özel bir itibar sağlayan büyükelçilik residansındayız.
Binanın ve Namık Tan’ın binayı Amerikan tarihiyle yeniden bağlama öyküsünü dinliyoruz.
Evet, Everett İstanbul gezileri sırasında Pera’daki Amerikan Elçiliği Kançılarya binası ile Sadrazam İzzet Paşa’nın evinin tasarımın yapan mimar George Oakley Totten Jr. ile tanışmış, ahbap olmuş.
Totten, tasarımlarından çok etkilenen Sultan Abdülhamid’den ‘Mimarbaşılık’ teklifi bile
almış.
Neyse, Everett, mimar Totten’den kendisi için Doğu esintlileri taşıyan bir ev tasarlamasını istemiş.
1917’de tamamlanan malikane 1920’lerde New York Metropolitan Operası sanatçılarının sahne aldığı görkemli müzik geceleriyle ün kazanmış.
Sonra Ertegün kardeşler gelmiş.
Everett, ölmeden önce ailesine ‘Bu evi bir gün satma kararı alırsanız, önce Türkle
re teklif edin’ vasiyetinde bulunmuş, o ölünce de ailesi tam da bunu yapmış.
Bina 1932 yılında Everett’in dul eşi tarafından Türkiye Büyükelçiliği’ne kiralanmış, 1936 yılında ise Atatürk’ün isteğiyle içindeki eşyalarla birlikte satın alınmış.
Fiyat, 200 bin dolar.
Ardından, Ertegün kardeşler.
1934-1944 yılları arasında büyükelçi olan babaları Mehmet Münir Ertegün ile bu evde 10 yıl yaşamışlar.
Ahmet Ertegün caz tutkusunu bu evde geliştirmiş ve kardeşi Nasuhi ile birlikte evin kapılarını Afrika kökenli Amerikalılara açmış.
Amerika’da ırkçılığın hüküm sürdüğü bir dönemde yapmış üstelik bunu.
Sonradan dünya çapında ün kazanan siyah sanatçılar bu evde performanslarını sık sık ortaya koymuş.
Konut, kentin caz merkezi olarak ünlenmiş.
Büyükelçi Tan şimdi evi tarihi köklerine geri döndürüyor.
Yılda birkaç kez caz konserleri düzenleniyor yine ikametgahta.
Kentin önde gelen ancak Türkiye ile fazla ilgisi olmayan etkin politikacıları, bu konserler sayesinde hem Washington’un bu anıt binasını görüyor, hem de Türkiye’yi yakından tanıma fırsatı buluyor.
Ev çok büyük ancak Büyükelçi ve ailesi sadece bir katında yaşıyor.
Bu bina bugün Washington’ın en değerli 7 yapısından biri kabul ediliyor.
Yolunuz Washington’a düşerse bir görmeye çalışın derim.
Osmanlı izleri taşıyan, Türkiye Cumhuriyeti’ni başarıyla simgeleyen bu bina bence ülkenin yurt dışındaki zenginliklerinin en önemlilerinden biri.
Bağış, rahat ve güvenli
Amerika’da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları iyi eğitimli, bu toplumda önemli yer tutan veya tutma potansiyeli olan insanlar.
Devlet Bakanı Egemen Bağış ile Amerika gezisinin amacı üzerine sohbet
ederken en çok bu konu üzerinde durdu.
Bağış, onların bu ülkede yaptığı her çalışmanın Amerika’nın dünya sahnesindeki
rolü nedeniyle Türkiye için büyük önem taşıdığına işaret ediyor.
Elbette ziyaret bundan ibaret değil.
Kongre üyeleri, think-tank temsilcileri, gazetecilerle
ikili veya grup halinde görüşmeler var.
Bu yoğun programda Bağış’ın en çok muhatap olacağı konu, basın özgürlüğü.
Amerika’da Yahudi toplumu medyada çok etkili ve İsrail politikası nedeniyle
Türkiye’ye bakışları etkilenmiş durumda.
Son tutuklama dalgaları bu nedenle Türkiye’yi ABD medyasında boy hedefi haline getirmiş.
Bağış sık sık tutuklamalar ve basın özgürlüğü konularında sorulara her düzeyde muhatap olacak.
Egemen Bağış bu ülkede uzun yıllar yaşamış, siyasetçi olarak sık sık yolu buralara düşmüş bir insan.
İlişkilerin geldiği noktayı da, buralarda nasıl konuşulması gerektiğini de biliyor.
İşi kolay değil, görüşmelerle ilgili izlenimleri de paylaşacağız elbette sizinle...