Ahir Zamanda Nükleer Kazalar ve Serpintiler
Bundan 1400 sene önce haber verilmişti, uyarılmıştı ama küçük bir azınlık dışında insanlar anlamadı, kulak vermedi. Nihayet o günler geldi çattı, felaketler ve afetler ard arda sökün etmeye başladı.
Ahir zaman felaketlerinin en büyüğü nükleer silahların patlaması ve bunların radyasyonlarının yer küresini bir uçtan öbür uca kaplayıp insanları zehirlemesi olacaktır.
Başladı başladı başladı!..
Çernobil'i ne çabuk unuttuk... O bir küçük ve masum kazaydı, kazacıktı, serpintileri ve zehirleri bizim sahillerimize kadar uzanmıştı.
Sınırımızın pek yakınında Ermenistan'da eski model çürük bir atom santralının çalıştığını bilmiyor musunuz siz yoksa?
O paslı santral gıcırtılar içinde tık nefes çalışıyor. Ya orada bir kaza olursa? Radyasyon yüklü bulutların ve tozların sınırı geçmek için pasaporta ihtiyacı yoktur.
Her nükleer santral potansiyel bir atom bombasıdır.
Her büyük baraj potansiyel bir tufandır.
Ülkenin, insanların elektriğe ihtiyacı vardır... Amenna!.. Lakin yaşamak elektrikten önce gelmez mi?
Hem elektrik, nükleer enerji dışındaki başka kaynaklardan da elde edilebilir.
Japonya'da patlayan nükleer santralın radyasyonları acaba bize kadar gelir mi? İnşallah gelmez ama pekala gelebilir.
A benim canım, dünya globalleşti, artık eskisi gibi Çin'de savaş oluyor, Avrupa'da kimsenin ruhu duymuyor devirleri geçti.
Bundan bin sene önce eski Çin Fağfurlarının ellerinde atom silahları yoktu. Kılıç, mızrak, ok, kalkanla savaşılıyordu.
Amerikalı 1945'te bir Hiroşimo'ya, bir de Nagazaki'ye iki atom bombası attı, birkaç saniye içinde yüz binlerce insan öldü. Eskiden dede, nine, ana, baba ayrı zamanlarda ölürmüş. Hiroşima ve Nagazaki'de dedeler, nineler, analar, babalar, oğullar, kızlar, damatlar, gelinler, bacanaklar, eltiler, baldızlar, kayınbiraderler, kaynanalar, cici anneler, torunlar hep birlikte cümbür cemaat bir anda feci şekilde ölüverdiler.
1945'ten bu yana Batı medeniyeti çok ilerledi. Eski atom bombaları, bugünkülerin yanında çocuk oyuncağı kalır.
Evet ahir zaman alametleri belirdi. Herkes canını kurtarsın diyemeyeceğim. Çünkü canlar gidesi... Herkes imanını kurtarsın diyorum. Bu devirde insanlara yapılacak en büyük iyilik onların imanlı olmasına çalışmaktır. Atom bombası ve serpintileri imana zarar vermez.
(Akkuyu atom santralı hepimize hayırlı, ulusal, onursal, kutlu ve mutlu olsun!.. Olur mu dersiniz?..)
* (İkinci yazı)
Libya ve İslam Birliği
Libya'nın tiranı 42 yıllık saltanatını kendisi, ülkesi, halkı için en uygun, en iyi, en ehven, en az kötü şekilde sonlandırmayı kabul etmedi.
Kaddafi'ye sadık kuvvetler isyancıları eziyor...
İktidar, saltanat, riyaset hırsı, para, diktatörleri sarhoş eder. Bu sarhoşluktan ayılmak çok zordur.
Kaddafi isyancıları püskürtse, ezse, bir kısmını kaçırtsa, bir kısmını assa kesse de saltanatı uzun sürmeyecektir.
Libya'da Kaddafi devri şu veya bu şekilde sona erecektir. Onun artık eskisi gibi saltanat sürmesi mümkün değildir.
Libya için en iyi demeyeceğim ama en az kötü sistem eski krallık sistemiydi. Kral İdris Sünusi dindar, olgun, aklı başında bir devlet reisiydi. Namuslu ve şerefliydi. Adalet ve insaf sahibiydi. Şeriata bağlı bir tarikat Müslümanıydı. Köklü ve mücahid bir aileye mensuptu. Tecrübeliydi, birikimliydi.
Krallık rejiminin ABD ve İngiltere ile işbirliği yaptığı iddia ediliyor. 1960'lı yıllarda bundan daha makul bir şey olamazdı. Onlarla müttefik olmayıp da ateist Sovyetler Birliği ile mi ittifak yapsaydı?..
Halkların, ülkelerin başına bir zalim gelince hemen gitmiyor. İşte önümüzde Kaddafi'nin 42 yıllık kanlı ve kara saltanatı.
Osmanlı devleti bütün Ortadoğu ve Balkan Müslümanları için en uygun sistemdi. O ayakta kalmış olsaydı Filistin elden gitmez, Araplar küçük devletlere ayrılıp zalimlerin pençesine düşmezdi.
Osmanlının yıkılmasını isteyen bir kısım Müslüman Araplar, yağmurdan kaçarken doluya yakalandı, Dimyat'a giderken evdeki bulgurdan oldu.
Ortadoğu'dan başlayarak bütün İslam dünyasını içine alan bir Federasyon veya Konfederasyon kurulmadıkça Müslümanların iki yakası bir araya gelmeyecektir.
Siyonistler, Haçlılar, Sabataistler böyle bir fikre karşı çıkacaklardır. Çıksınlar... Onlar için çok kötü olan şey, biz Müslümanlar için çok iyidir.
Avrupa Birliği... Rusya Federasyonu... Amerika Birleşik Devletleri... Bu birlikler, bu federasyonlar çok tabii de Müslümanların birliği niçin gayr-i tabii oluyor?
Avrupa Birliğine üye devletlerin vatandaşları bütün Avrupa'da pasaportsuz, vizesiz seyahat ediyor. İslam Birliği kurulursa komşu ve kardeş ülkelere biz de pasaportsuz ve vizesiz seyahat edebileceğiz. Ticaret, turizm, iktisadi ve kültürel münasebetler sıkılaşacak, bundan herkes yararlanacak.
Böyle bir şeyi Siyonistler düşünmek bile istemez.
Haçlılar ve Evangelistler için İslam Birliği bir felaket olur.
Ateistler kan ağlar.
Sabataistler ağır bir darbe yemiş olur...
Kur'ana ve Sünnete göre bütün Müslümanların bir olması kesin bir emirdir, bir farzdır.
İstanbul'dan hızlı trene bineceksin, en fazla iki günde Medine'ye, Mekke'ye gideceksin. Ne pasaport var, ne gümrük...
Hafta tatilinde Şamlılar İstanbul'a, İstanbullular Şam'a gidip gezecekler, yiyip içip alışveriş yapacaklar.
İstanbul'dan Taşkent'e, Buhara'ya, Semerkand'a pasaportsuz gidip gezmek ne hoş olur...
Müslümanlar birleşmezlerse neler olur?
İsrail olur...
Kaddafi olur...
Kudüs'te Mescid-i Aksa'nın altının kazılıp yıkılmasına hazırlık yapılır...
Libya'daki hapishanede iki saatte 1200 kişi kurşuna dizilir...
Zalim diktatörün biri 40-50 milyar dolar para aşırır...
Hapishaneler, inançları dolayısıyla tutuklanan Müslümanlarla dolar.
Esaret, rezalet, zillet, zebunluk olur.
Boy bol zulüm ve baskı olur.
Tel Aviv, Washington, Roma, Londra istemiyor diye İslam dünyası hep böyle paramparça mı olacak?
İslam Birliğinin kurulması için önce niyet, sonra irade ve aksiyon gerekir. Bunlar bizde var mı, yok mu?