Hadi köyümüze geri dönelim!..
Ferdi Tayfur'un bir zamanlar dillerden düşmeyen parçasını hatırlatmak değil maksadım. Bu ülkede yıllardan beri sürüp giden tartışmalara dikkat çekmek istiyorum. Bu tartışmalar hemen her alanda sürüyor ve toplum ister istemez iki kampa ayrılıyor. Üçüncü kesim ise esas büyük kitleyi oluşturuyor ama onlar sessizliği tercih ettiklerinden ne tartışılan konu ile ilgili düşüncelerini öğrenmek mümkün ne de hangi noktada durduklarını.
Bu yüzden gelişmeleri yönlendiren ve belirleyici olan bu çoğunluk değil. Onların dışında tartışmaları sürdüren iki kesimin elde edeceği sonuca onların da boyun eğdiğini görüyoruz.
Lafı uzatmadan esas konuya dönmek istiyorum. Modern hayat insanlara sağladığı kolaylık ve konfor kadar sıkıntılar da veriyor. Bir defa teknolojinin hayatın her alanına girmesi harcamaları artıyor, her ay ödenecek faturaların sayısı artıyor. Bana göre bu insanlık için çok önemli bir sorun. Çünkü, insanın harcama kalemleri arttıkça kazanmak zorunda olduğu para da artıyor. Bu ise her ay belli bir gelir elde etmek uğruna insanların özürlüklerinin önemli bir bölümünden vazgeçmesi, bir diğer ifade ile ücretli kölelere dönüşmesine yol açıyor. Ne var ki durum budur diye hayatımıza girmiş olan teknolojinin nimetlerinden de vazgeçmemiz mümkün değil. En azından şehir hayatını seçerek bunları elimizin tersiyle itemiyoruz. Kaldı ki günümüzde köylerimizle şehirler arasında bu imkanların kullanılması açısından bir fark hemen hemen kalmadı. İşin garip tarafı her geçen zaman hayatımıza giren teknolojik ürünlerin sayısı artırıyor buna bağlı olarak bağımlılıklarımızın alanı genişliyor.
Bu noktada hemen hatırlatayım ki hayatımıza giren her teknolojik gelişme kolaylıkla birlikte tehlikeleri de beraberinde getiriyor. Söz gelimi insanımız uzun yıllar önce düdüklü tencere ile ilk tanıştığında ev hanımları açısından çok önemli bir kolaylık getirmişti. Hatta diyebiliriz ki çok daha uzun sürede pişecek yemeklerin kısa bir zaman pişirilmesi ile yakıt tasarrufu bile söz konusuydu. Ne var ki bir süre sonra çevremizde ve medyada patlayan düdüklü tencerelerin yol açtığı kaza haberlerini duymaya başladık.
Sonraki yıllarda mutfaklarımıza likit gazın girmesi de evlerimizde önemli bir dönüm noktası oluşturdu. Hatta bunun sonucu olarak artık evlerimize su tesisatı gibi doğal gaz tesisatları döşendi. Diyebiliriz ki şehirlerin altına her an patlamaya hazır bombalar yerleştirilmiş durumda. Bütün bunlar gerçekten temizlik ve kolaylıktı. Ancak, beraberinde başka tehlikeleri gündeme getirdi.
Şimdi herkesin cebine girmiş olan cep telefonlarının yol açtığı tehlikelerle ilgili medyaya haberler yansıyor. Özellikle kansere yol açtığına dair iddialar söz konusu.
Hemen her evde bulunan bilgisayarların çeşitli tehlikelere yol açtığı, yavrularımızın gözlerini bozduğunu biliyoruz.
Hemen hergün medyaya yansıyan trafik kazalarında ölenlerin sayısı yılda 10 binlerle ifade ediliyor. Yani geçtiğimiz günlerde Japonya'da yaşanan deprem ve tsunami felaketinde kaybedilen insan sayısından fazla.
İlkokul yıllarımda memlekette geceleri gaz lambası ışığında ders çalışırdım. Radyo, televizyon söz konusu değildi. Ama şehre gelip düğmeye bastığımızda yanan elektrik ışığını gördükten sonra eski günlere dönerek gaz lambasında ders çalışmanın ya da oturmanın düşünülemeyeceğini söylemeye bile gerek yok.
Otomobilleri terk edip işe eşek ya da at arabası ile gitmek de bugün için düşünülemez.
Öyle ise bu kolaylıkları kullanmaya devam edeceksek bunlar için gerekli enerjiye ihtiyaç var. Ya petrole sahip olacaksınız ya da elektrik enerjisine. Elektrik enerjisi elde etmenin yolu ya hidroelektrik santralleri (HES) ya da termik santraller ile nükleer santrallerden geçiyor. Buna son yıllarda bir de doğalgazdan elektrik elde edilmesi eklendi. Ama bu ülkede yıllardan beri hidroelektrik ve termik santrallere doğayı kirlettiği için karşı çıkılıyor. Nükleer santrallere karşı da Japonya'daki son olay üzerine tepkiler artmaya başladı.
İşte bu noktada oturup düşünmek gerekiyor. Ya tüm tehlikelere rağmen, zararlarını asgariye indirmeye çalışarak teknolojinin imkanlarından yararlanılacak ya da köyümüze geri dönüp benim 60 yıl önce yaşadığım şartlara razı olacağız. Hem teknolojinin tüm imkanlarından yararlanalım hem de hiçbir tehlike ve sıkıntı yaşamayalım demek mümkün değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.