Çanakkale Savaşı’ndan kesitler
Savaşın en kanlı günlerinde Kocadere Köyü’nde büyük bir sargı yeri (seyyar hastane) kuruluyor. Her an yaralı geliyor.
Ağır yaralılardan biri, sargı yerinde dolaşan Yüzbaşı’nın ellerine sarılıyor:
“Ölme ihtimalim çok fazla... Ben bir pusula yazdım... Arkadaşıma ulaştırın...”
“Arkadaşın kim, pusulayı kime ulaştıracağız?” diye soruyor Yüzbaşı.
Yaralı derin bir nefes alıp, defalarca yutkunuyor:
“Köylüm Lapsekili İbrahim Onbaşı’dan bir Mecidiye borç aldıydım... Ondan sonra kendisini göremedim. Belki ölürüm... Ölürsem söyleyin, hakkını helal etsin.”
“Merak etme evladım” diyor Yüzbaşı, yaralı askerin saçlarını okşayarak; “Hiç merak etme, hallederim.”
Yaralı, matlaşmaya başlayan gözlerini kapatıyor. Son sözü şudur:
“Onbaşıya söyleyin... Hakkını helal etsin!”
Gerisini Yüzbaşı Halit Bey anlatıyor:
“Aradan fazla zaman geçmedi. Bir gün bana, şehitlerin üzerinden çıkan eşyaları, künyelerı, mektupları, notları getirdiler.
“Notlardan birine bakar bakmaz kanım dondu. Gözlerimden yaş boşaldı. Lapsekili İbrahim Onbaşı’nın notuydu. Kanına bulanmıştı. Şöyle yazıyordu:
“ ‘Ben Lapseki’nin Beybaş Köyünden Onbaşı İbrahim. Arkadaşım Halil’e bir mecidiye borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben de sağ dönemem. Arkadaşıma söyleyin, hakkımı helal ettim!”
Siz olsanız ağlamaz mısınız?..
Yüzbaşı oracığa çöktü ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
¥
18 Mart 1915 Deniz Harekâtı’ndan önce Batarya Kumandanı Yüzbaşı Hasan Bey’in bir kızı dünyaya gelmişti...
Durum, Çanakkale Müstahkem Mevki Kumandanlığı’na telgrafla bildirildi. Bunun üzerine Müstahkem Mevki Kumandanı Miralay Cevat Paşa, atına atladığı gibi müjdeyi vermeye gitti:
“Müjde evlâdım Hasan, bir kızın dünyaya gelmiş. Allah ömrünü uzun etsin. Sana izin veriyorum, hemen git bebeğini gör.”
Yüzbaşı sevinç içinde kumandanının elini öptükten sonra, selam durdu:
“Teşekkürler Kumandanım, izniniz olursa bir maruzatım var...”
“İzin mi isteyeceksin evlâdım, verdik ya...”
“Evet, izin istiyorum Kumandanım, ama gitmek için değil, kalmak için!”
Bu kadarı, onca kahraman görmüş, bizzat kendisi kahramanlık destanları yazmış olan Cevat Bey’i bile şaşırtmıştı:
“Ne diyorsun Yüzbaşım, aklın başında mı senin?”
“İngiliz bizde akıl mı kodu Kumandanım. Yine de akıllı bir iş yapacağım...”
“Nasıl?”
“Biliyorsunuz düşman saldırmaya hazırlanıyor. Bu durumda buradaki onca evlâdımı sahipsiz koyup tek evlâdımın yüzünü görmeye gidemem.”
Cevat Bey’in gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Yüzbaşı’ya sarılıp alnından öptükten sonra bir dua mırıldandı:
“Berhudar olasın!”
Fakat Yüzbaşı’nın söyleyecekleri bitmemişti:
“Bir maruzatım daha var Kumandanım.”
“Nedir?”
“Şehid olursam aileme söyler misiniz lütfen, kızımın ismini Didar koysunlar.”
Yüzbaşı Hasan Bey, 18 Mart günü gerçekleşen büyük deniz savaşı sırasında şehit oldu.
Vasiyetine uyup kızının adını “Didar” koydular.
Yüzünü hiç görmediği kızına “görme-görünme” anlamında “Didar” koymak istemesi ne yürek dağlayan bir durumdur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.