Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Nerede o eski itler şimdi

Nerede o eski itler şimdi

İnsan kılıklı kişilerden türemiş itlerden bahsediyorum...
Hani, irikıyım gazetede makaleler yazan, okuyucularına fikir aşılayan seçkin itlerden...
Onlar yok artık...
Onların yerine istihdam edilen insan görünüşlüler yazıyor artık bilimsel, ilimsel, filimsel makaleleri...
Siz, benim sevgili okurlarım; Pako isimli it oğlu iti ve o itin babası olduğunu iddia eden kişiyi tanırsınız... Amma onun yerine istihdam edilen Havko'yu tanımazsınız...
Hav/ko halefi olduğu itten daha beter ve saldırgan çıktı...
öbürü hiç olmazsa sessizdi...
Yani, sessiz dedikse, pek o kadar da sükut ehli değildi... Babasının arabasında, kucağında gezerdi etrafı kolaçan ederek...
ölümünden sonra Hav/ko yerine atandı... Ne bilsindi irıkıyım gazetede yazılar yazacağını...
Halbuki kendisi yazar ilan edilmişti...
Patronu, patronun değişmez kâhyası, yani müdürü, diğer köşedaşları, okuyucuları İT dilinden anlarlardı ki okurlardı yazdığı makaleleri...
İnsanları eğitirdi bir entel it...
Severdi insan kılıklı birtakım çokbilmiş, çok akıllı, çok sanatsever, çok hümanist ve bilimsel zevat o iti...
Sevmeseler irikıyım gazetede it ile birlikte yazı yazarlar mıydı?
Yazdılar ve dört köşe oldu köşecikleri...
Ne diyordu arkadaşı insan kılıklı yazarlara?
"Bir gecenin ıssız karanlığında, uzaktan gelen bir köpek sesinin ne kadar 'Yaşam' anlamına geldiğini bilin, istiyorum.
Kucağınıza aldığınız tekirin mutluluk hırıltısının tadını alın istiyorum... İstisnalar olsa da, insanların yüreğindeki merhamet ve sevgiyi biliyorum...
Bunun farkına siz de varın istiyorum."
Ben Pako./Yani it oğlu it bir filozof...
Yazdığım makaleleri babam size tercüme edecek diyor galiba...
çünkü Süleyman da bilmez it dilinden...
Pako'nun babası hariç hiç kimse bilmez... Muhtemelen gazetenin patronu bilir bir de...
Şimdilik elime geçen Ağustos 2004 tarihli mektubundan, ya da makalesinden pasajlar yayınlıyorum...
Soruyor babası:
"Acaba bu yazıyı yazarken bütün hayvanseverlerin sembolü haline geleceğini, bu ilk yazıdaki duygularının, düşüncelerinin bayrak olacağını düşünmüş müydü hiç?"
Halis baba böyle olur işte...
Evladının duygu ve düşüncelerini yorumlar, bayraklaştığını ilan eder, kendi yoldaşlarını dolmuşa bindirir...
Zevkli bir macera değil mi?
çarpıcı bir cümle daha:
"Sayısız duygusunu bu sayfadan herkesle paylaştı..."
Böyle yazar "Nerede o eski itler şimdi" denmez de ne denir?
Düşüncelerini söylemiş tartışmış, ne kadar iyi yaptığını onu kaybettiklerinde anlayan büyük kalemşör ve arkadaşları heykelini yapmayı düşünmekteymişler...
Ayıp olmaz mı?
İt heykeli kimleri temsil edecek?
Mektubunun veya makalesinin giriş kısmında şunları söylüyor it:
"Dünyanın hepimize yetecek kadar büyük olduğunu bilmenizi istiyorum."
İşte bu isteğe şapka çıkartılır...
Dünyanın herkese yetecek kadar büyük olduğunu bilmeyen güruha çok net tavır koyuyor...
Bre sizlerin it kadar da mı aklınız yok?
Dünya büyükmüş, haberiniz olsun...
Malum ve meşhur itin gördüğü ilgi ve alakayı yakinen bilen dönüşçü Hav/ko işte bu sebeplerden dolayı dönmüş ve yıllar sonra olsa da onun için ihtimamla saklı tutulan köşede yazmaya başlamış...
Oh be, ne şeref değil mi Hav/ko?
Oynat kalemini... Dansöz kıvraklığı ile yaz yazılarını... Halefi olduğun ite ubudiyetini bildir... Yoksa patron seni fırlatır atar dışarı...
-----------
Uzaktan bak korkuluk insan görünür
Deliye hantal porsuk ceylan görünür
Hayvan her zaman hayvandır söz yok ona
Yakından bak çok kimse hayvan görünür.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi