SABAH'TAN MEKTUP

Arap coğrafyasını tutuşturan isyan ateşlerinin her birinin özel bir öyküsü var. Ve elbette her öykünün de bir kahramanı.
Libya'daki öykünün kahramanının adı: Muhammed Nabbus.
Bingazi'deki başkaldırıyı dünyaya o haber verdi. Günü gününe. Yaylım ateşlerine, bombardımanlara aldırmadan her gün elinde kamerasıyla Bingazi sokaklarını arşınladı. Kaddafi güçlerinin saldırılarını görüntüleyip, "Libya Ahurra" (Özgür Libya) internet sitesine gönderdi. O site aracılığıyla da birçok ülkenin internet medyasına ulaştırıldı.
Muhammed Nabbus gün geldi Kaddafi güçlerinin Acdabiya'ya saldırısının bilançosundan dehşete düşüp ağladı: "Acdabiya'da ne kadar tanıdığım varsa öldüler. Dünya medyası da bizi kaderimize terk etti..."
Gün geldi, muhalif güçlerin başarılarını "Müjde" olarak duyurdu: "Acdabiya'yı savunmak için Bingazi havaalanından üç uçak havalandı. Hava güçlerimiz Kaddafi bombardımanını durdurmayı başardı..."
Muhammed Nabbus, geçen cuma da her gün olduğu gibi erken saatlerde evinden çıktı. İki saat sonra "Libya Ahurra"ya iki film gönderdi. Filmlerde Kaddafi güçlerinin sivil halka nasıl hedef gözetmeden yaylım ateşi açtığı, savaş uçaklarının nasıl hedef gözetmeden kenti bomba yağmuruna tuttuğu açıkça görülüyordu.
Sonra sitenin Nabbus'la bağlantısı kesiliverdi. Vurulmuştu. Acı haberi karısı bildirdi: "Muhammed öldü. Herkese ilgileri için teşekkür ederim. Onun için dua edin. Onun çabalarını sürdürün. Onun yaptıkları değil, bayrağını birilerinin devralması önemli. Kusura bakmayın, bir süre bağlantı kuramayacağım. Çünkü cenaze işleriyle ilgilenmem gerek. Lütfen bu web TV-chat'i açık tutun. Videolarınızı, haberlerinizi göndermeye devam edin. Çünkü şu anda bile başımıza bomba ve ölüm yağıyor..."
Bingazi morgunda görevli bir doktor da Muhammed Nabbus'un cansız bedeninin kendilerine teslim edildiğini doğruladı.
Muhammed Nabbus öldü ama Libya tarihinde yerini aldı.
İnternet medyası sayesinde "Vatandaş gazeteciliği" doğdu. Arap başkaldırıları sayesinde "İsyan gazeteciliği".
Sağlıklı ve mutlu hafta dileğimle...