Türkçe Olimpiyatları Irak Finali
Savaşlara muhatap olmuş ülkeler, yüzyıl kendisine gelememiştir. Bunun canlı örneği ise ülkemizdir.
Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle en üst seviyeye çıkan Osmanlı topraklarındaki kargaşa; Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşıyla sürmüştür.
Osmanlı Devleti’ni reddederek, 779 bin km’ye sıkıştırılan yeni Türkiye’de de, Cumhuriyetin kuruluşunda bu yana huzur ve güven tesis edilememiştir.
Savaşın getirdiği neticeler ve Cumhuriyeti kuranlar; kurarken başka, kurduktan sonra başka niyetlerle memleketi idare etmeye çalışmışlardır.
Kurtuluş Savaşı’nı kazanan ruhun; “din, vatan ve bayrak” sevgisiyle bir türlü aynı noktada buluşamamışlardır.
Kâğıt üzerinde kalması gereken bir din, mevcut sınırlarımız dışındaki coğrafya ile ilgilenilmeyen bir vatan, bayraktaki “hilal ve ayın” muhtevasını kabul etmeyen bir anlayış, zorla benimsetilmek istenmiştir.
Yaklaşık 80 yıldır resmi ideoloji ile milletin ideolojisi aynı noktada buluşamayınca; memleket darbelerden, muhtıralardan, kaostan kurtulamamıştır.
Nihayet son dokuz yıldır, millet devlet kaynaşması meydana gelmiş; milletimiz devletimizle, devletimiz de milletimizle kucaklaşabilmiştir.
Her ne kadar millete karşı yapılmış darbelerin, muhtıraların neticeleri ve sebep olanlar, hâlâ mücadelelerini sürdürseler de artık yapılabilecekleri bir şey kalmamıştır.
Çünkü dünya üzerindeki tüm baskıcı sistemlerin ömrü 80 ila 100 yıldır. Bu yıllardan daha uzun yaşayan bir sistem yoktur.
...........
Geçtiğimiz Cumartesi günü İstanbul Fırat Kültür Merkezi’nde 9. Türkçe Olimpiyatlarının Irak Finali vardı. Şiir dalındaki seçmelerde jüriydim.
Kültürümüzün çeşitli dallarında yarışan çocukları izledik. Sahneye çıkan her çocuğu gördükçe şunu söyledim.
“Ey Irak’ın başına bu belaları getiren içerideki ve dışarıdaki işbirlikçiler, petrol ve silah uğruna bu çocukların güzelim ülkelerine nasıl kıydınız?”
Maaşallah, her birinin öyle temiz yüreği, öyle temiz yüzü, öyle temiz dilleri vardı ki, her biri birer pırlantaydı.
Günahsızlıkları her hallerinden belliydi. Bağdat başta olmak üzere, Irak’ı bu hale getirenlere, insanın beddua etmemesi mümkün değildi.
Öyleydi ama beddua etmek mümkün olmadı. Çünkü Bağdat, Kerkük, Süleymaniye, Erbil ve çeşitli şehirlerinde bulunan Türk okulları, bölgede verdikleri eğitim hizmetleriyle; çocukları savaşın, korkunun ve yokluğun eşiğinden alarak, huzurlu bir Irak’ın geleceğine hazırlıyorlardı.
Iraklı aileler, Türk okullarında görev yapan öğretmenlere; “Dert insanları” ismini takmışlar. Sadece öğretmenlik yapmıyorlarmış. Annesizlere anne, babasızlara baba şefkatiyle davranarak, maddi manevi destek veriyorlarmış.
Bağdat ve diğer şehirlerdeki Türk okullarında 6000 öğrenci mevcutmuş. Hepsinin ayrı ayrı başarı hikâyesi varmış.
Çocukların ve ailelerin özledikleri tek şey ise; “savaşın” adının geçmediği, sadece “barışın” konuşulduğu günlermiş. Bu özlemi de Türk okullarının gerçekleştireceğine inanıyorlar.
Bu beklenti çok doğru. Ülkemizde veya diğer ülkelerdeki Türk okullarının olduğu her yerde; “barış ve güvenin” tesis edildiği bir gerçek.
Allah hepsinin yardımcısı olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.