Faruk Çakır

Faruk Çakır

Dizi ek, şiddet biç!

Dizi ek, şiddet biç!

Gerek dünyada ve gerekse ülkemizde cemiyet ‘şiddet’le imtihanda. Herkes şahit olduğu kötü davranışlardan yana şikâyetçi, ama bunun sebeplerini yeterince ortaya koyabildiğimiz söylenemez.
Aile içi şiddet, kadınlara karşı şiddet, çocuklara karşı şiddet, işyerinde şiddet, okulda şiddet, trafikte şiddet; velhâsıl şiddetin olmadığı ya da şiddet şikâyetlerinin dile getirilmediği bir yer yok gibi.
Peki, şahit olunan bunca şiddetin kaynağı ne ola? Dünya hikmet yeri olduğuna göre bu şiddetin de bir sebebi olmalı. Şiddet o derece yaygınlaştı ki, bazen yolda yürüyen annelerin, çocuklarını okuldan alıp eve götüren babaların dahi sokakta, çocuklarına şiddet uyguladığı görülebiliyor.
Bu davranışların onlarca sebebi olabilir, ama görmezden gelinen nokta; televizyonlar vasıtasıyla topluma enjekte edilen şiddetin büyüklüğüdür. Elbette televizyon derken, ‘sanal âlem’ vasıtalarını unutmuyoruz. İnternet, sinema gibi vasıtalar da aynı şiddeti körükleyen sebeplerdir.
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, haklı olarak bu tehlikeye dikkat çekmiş. Kavaf, “Türkiye’de insanların yüzde 94’ü televizyon izliyor, yüzde 86’sının tek eğlence aracı televizyon. Muhtelif kanallardan sürekli pompalanan bir tüketim alışkanlığı, cinsellik. Bunlara erişememe, bunları bastırma ya da erişmek için kendini zorlamak. Bütün bunlar insanı şiddette yönlendirebilir” demiş. (Milliyet, 10 Mart 2011)
Şundan emin olmak lâzım ki, bütün bir cemiyet ‘çok şiddetli’ bir şekilde ‘şiddet’ uygulamaya teşvik ediliyor. İzlemeyen izlemiyor, ama anlatılanlara bakılırsa televizyonlardaki dizilerde her akşam onlarca kişi ‘tak’ diye kurşunlanıyor. Her gün yüzlerce, belki de binlerce defa şiddet uygulandığını gören çocuklar, gençler ve anne babalar adeta şiddet uygulamayı ‘normal’ kabul ediyor. Neticede hen kendileri şiddet uyguluyor, hem de uygulanmasına tepki göstermiyor.
Hele çocukları teslim alan internet oyunları? İnanın, araba yarışları bile ‘cinayet işlemeden’ devam etmiyor. Aynı oyunlarda müstehcenlik de baş rollerde. Bütün bu olumsuzluklardan sonra toplumda şiddetin olmamasını bekleyebilir miyiz?
Feministlerinden sosyalistlerine, mütedeyyin olanlardan ‘endişeli’ olanlara herkes bu şiddetin sona ermesini gerçekten istiyorsa şiddet sona erer. Bunun yolu ve çaresi, şiddet ekenlere engel olmaktır. Bunun için de ilk iş olarak televizyon dizileri sayesinde öldürmeyi, insana kurşun sıkmayı ‘sıradan’ bir iş gibi gösteren ‘katil’ dizileri ıslah edilmeli.
İkinci olarak da ‘sanal âlem’de var olan şiddete teşvik sona ermeli. Bu yolla zengin olanlara hukuk önünde de hesap sorulabilmeli. Para cezasıysa para cezası, çare olmuyorsa başka hukukî yollarla bu afet, bu belâ, bu musibet engellenmeye çalışılmalı.
Bunları yapmadan ‘Dizi kaç, şiddet tut’ der gibi hem şiddeti teşvik edip, hem de neticeden şikâyetçi olmakla bir yere varamayız. “Cinsel taciz”lerin temel sebebi, var olan müstehcen yayınlar değil mi? Gençleri açıkça tahrik eden günlük gazetelerin toplamda kaç adet sattığının farkında mıyız?
Hiç unutmayalım ki mevcut hâliyle ‘katil dizi’leri ekenler her türlü ‘şiddet’ biçmeye devam eder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi