31 Mart Vakası ve İttihatçılar
Son yüz yıl içerisinde irticadan en büyük rantı yiyen İttihat ve Terakkicilerdir. Tabii bir de onları destekleyen gazete patronları.
31 Mart Vakası’nın gerçek tarihi 13 Nisan 1909’dur. Olayın en önemli sebebi ise “irtica” yaygarası ile ortaya çıkıp, Osmanlı Devleti’nin sonunu getirmektir.
Bir türlü elle tutulmayan, gözle görülmeyen “namussuz irtica,” yüzyıldır tüm darbelerin sebebi olmayı sürdürmekte.
31 Mart Vakası’nın iç yüzüne geçmeden, yakın tarihten bazı başlıkları hatırlarsak, hepsinin İttihat ve Terakkici zihniyetinin ürünü olduğu görürüz.
27 Mayıs, 71 Muhtırası, 80 İhtilali, 28 Şubat ve Ergenekon adı verilen örgüt ile bir de bunları destekleyen medya ile siyasi çevreler.
Yüz iki yıldır hepsinin ortak noktası irtica yaygarası değil miydi? Hangisinde milletin; “Birliği, bütünlüğü, refahı, huzuru, güveni ve istikrarı” vardı?
Eğer hakikaten niyetlerinde milletin birliği ve bütünlüğü olsaydı, halk arkalarında olmaz mıydı?
İttihat ve Terakkicilere direnerek, Osmanlı Devleti’nin sonunu 33 sene geciktiren, bu arada İsrail’e Filistin topraklarını peşkeş çekmeyen Abdülhamid’in tahttan indirilmesi, hangi vatanperverlikle izah edilebilir.
İttihat ve Terakkicilerin amacının ne olduğunu anlamak için Abdülhamid’i tahttan indiren üç kişinin kimler olduğuna bakmak yeterlidir.
¥
Özetle 31 Mart Vaka’sına göz atalım.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidarı tam olarak ele geçiremeyip, dolaylı bir denetim kurması, politik istikrarsızlığa yol açar ve halk arasında huzursuzluğa sebep olur.
Politik istikrarsızlık ve çatışmalar, İttihat ve Terakki’ye muhalefet eden tanınmış gazetecilerin ajanlar tarafından öldürülmesiyle daha da şiddetlenir.
İttihat ve Terakki’nin uygulamalarından zarar gören alaylı subaylar isyan eder. İttihatçılar kendi içlerinden çıkarttıkları düzmece adamlarına “Şeriat” istetirler.
Taksim Kışlası’nda başlayan isyandan sonra Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti, uzlaşma yolunu seçer ve hükümet üyelerini istifa ettirir.
Kurulan yeni hükümet de pek başarılı olamaz. İcraya müdahale ettirilmeyen Abdülhamid, hükümetin ve meclisin etkisiz kalmasıyla, yeniden duruma el koyar.
İstanbul’da denetimi elinden kaçıran İttihat ve Terakki, asıl güç merkezi olan Selanik’teki 3. Ordu’yu harekete geçirir.
Hareket Ordusu 23 Nisan’ı 24 Nisan’a bağlayan gece İstanbul’a girer ve kanlı çarpışmalardan sonra gücü eline alır.
İttihatçıların ilk icraatı, II. Abdülhamid Han’ı tahttan indirmek olur.
Meclis-i Umumi Milli adı altında birlikte toplanan Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan’ın 27 Nisan’da aldığı bir kararla, II. Abdülhamid’in yerine V. Mehmet Reşat getirilir.
Abdülhamid’in İstanbul’da kalması sakıncalı bulunarak, Selanik’te oturması uygun görülür. İttihatçılar Abdülhamid’i yargılamak ister ama başarılı olamazlar.
Bugün olup bitenlere baktığımızda da devlet millet kaynaşmasını sağlayan iktidara karşı neler yapılmak istendiği ortada değil midir?
Yani ez cümle; “Yüz iki yıldır bitmeyen komploculuklarını hâlâ sürdürmektedirler.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.