Mikroplardan uzak durun
“Dostlar şehit ben gazi” diyerek yola çıkan, yar yolunda yaralananları yarı yolda eken, ego dağına tırmanırken ağyarı kendine yâr kabul edenler, kendi eşkıyasını beraberinde taşıyan ve soyulduktan sonra yardan aşağı yuvarlanan gibidirler.
Bu nasıl olur? diye hayretler içinde kalmayınız ve “Allahümmahşurna fî zümratissalihîn” Allahım bizi Salih insanlarla beraber eyle” diye dua ediniz.
“Sel denize gelince deniz olur. Tohum tarlaya atılınca ekin olur.”
“Ekmek, Adem Aleyhisselam tarafından yenilince, cansızken canlı ve haberdar oldu.”
“Mum ve odun ateşte yanınca, karanlık olan mahiyeti nûr’a dönüştü .”
“Sürme taşı dövülüp göze sürülünce, gözün görmesine sebep oldu.”
“Kendinden kurtulup da diri bir kişiye bağlanana ne mutlu”
“ölü ile (cahille ) oturanın vay haline ki kendisinden dirilik gider ve ölülerin hali galip gelir.” (Mesnevi, Tahir-ül Mevlevi terc. 1532-1537 Şamil yayınevi)
Bir hadisi şerif, Türk dilinde ata sözü haline gelmiş: “İslinin yanında oturanda is kokar, mislinin yanında oturanda mis kokar.” (Buhari, Büyü’ 38, Müslim, Birr 146)
“Ben tiryakiler kahvesinde otururum ama üzerime sigara dumanı bulaştırmam” diyemezsiniz.
İmansızlık, sigara dumanı, asit, ateş gibi de değildir. Daha pis, zehirli, yakıcı, yok edicidir.
Onun için inkarcılardan uzak durunuz. Onlara İslâm’ı götürmek görevimiz. Denizde boğulmak üzere olana cankurtaran simidi ve ipi atar gibi yaklaşınız.
Onlardan uzak durmayan, onlara yakın olacağım diye onların ateist dilini öğrenen insanlarımız televizyon ve gazetelerden “On beş sene önce söylediğim ve yazdıklarımdan vazgeçtim” diyerek yaltaklanarak yal peşine düştüler.
Bir makalesinde birkaç defa geçen İslâmi ıstılahlar yerine ateizmin terimleri geçmekte.
Ne yapalım?
“Sen avamın sohbetinden Allah kelamını (Kur’an’ı) okumaya kaçacak olursan o büyük peygamberlerin ruhlarıyla tanışırsın.” (Mesnevi , Tahir-ül Mevlevi terc. 1538)
Kur’an’da hayat mücadeleleri bildirilen peygamberleri ve başarılarını okursan onların hali sana sirayet eder.
Banka soyguncularının, gangsterlerin, çetelerin mafyaların, komünistken karnı guruldayan, kapitalist uşağı olunca midesi geğiren, her iki halde de gürültü koparanların hayatını tiksinerek okusan bile tiksindiğin şeyin kötü kokusu sana sirayet eder.
“Ama imansızın biri ben Kur’an’ı okudum, bir şey göremedim” diyor?
“Kur’an’ın emirlerini kabul etmeden onu okursan kendini peygamberler ile velileri görmüş kabul et.” (Mesnevi, Tahir-ül Mevlevi terc. 1540)
Pancarın ekilişinden, şekerin fabrikadan paket halinde çıkışına kadar geçirdiği bütün merhaleleri ve karışımını okursanız bir şekerin ağıza konunca verdiği tadı ve gıdayı vermez.
İlmin ayrı bir tadı vardır. İlmin tarif ettiği şeyi yaşamanın yemenin ayrı bir zevki vardır.
Ebu Cehil, peygamberi gördü, Kur’an’ı okudu ama ona fayda vermedi. Kendi aklı kendine perde oldu da karanlıklarda kaldı.
“Akıl ve his meydanında ömer’le Ebu Cehil beraberdi” (Mesnevi, Tahir-ül Mevlevi terc. 1502)
“ömer akıldan ruh tarafına intikal edince Ebul Hıkem / hikmetler babası olan, o bahiste Ebu Cehil oldu.” (Mesnevi, Tahir-ül Mevlevi terc. 1503)
çöl ortasında yolunu kaybeden üç yüz elli dokuz akıllının, bulundukları merkezden üç yüz elli dokuz yöne doğru giderken kurtuluş ümidi ve o yolun kurtuluş yolu olduğu konusundaki delilleri eşittir.
...İzimler’in çıkmaz sokağına başını vurunca bir başka çıkmaza saplananlar ve ömrünü tüketenler var. Bütün çıkmazlardan sonra “Sıratı müstakim”i bulan ve Salihlerin yoluna girenler de var.
İşte Hz. ömer, Akıl atıyla nakle ulaştı ve Ebu Cehili geçti. Peygamberin yanına gelince ondaki nur, Hz. ömer’e de geçti.
Mevlana, Kur’an’ı okuyarak peygamberlerin haliyle hallenmemizi anlatırken Hadid suresinin dördüncü ayeti olan “Her nerede olursanız olun O, sizinle beraberdir.” Ayetini verdikten sonra
“Eğer cahillik yapar, onun bizimle olduğunu unutursak, bu hal, O’nun zindanıdır. Eğer Allah’ın bizimle beraber olduğunu bilir ve zevkine varırsak, bu hal O’nunla birlikte olduğumuz saraydır.”
“Uyursak O’nun sarhoşlarıyız. Uyanık olursak yine O’nun tasarrufu altındayız.”
“Ağlarsak O’nun rızık bulutuyuz, gülersek yine O’nun şimşeğiyiz.” (Mesnevi , Tahir-ül Mevlevi terc. 1509-1511)
O’nun kitabını okuyalım. O’nun sevdiklerini sevelim. Sevmediklerini yerelim.