İstiklal Marşı’nın söylenmediği bayrağın dalgalanmadığı
“Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır; hakka tapan, milletimin istiklâl.”
Dünya üzerinde bir kara parçası yoktur ki orada İstiklal marşımız söylenmesin, bayrağımız dalgalanmasın.
Hangi dilden, hangi inançtan, hangi ırktan olursa olsun, merhum Akif’in milletimize armağan ettiği bu ifadeleri, dünya toplumları içerisinde duymayan yoktur.
Topraklarımızda doğmuş, topraklarımızda beslenmiş, devletimizin vatandaşlığını kabul etmiş, yurttaşlık görevlerini yerine getirmiş, ülkesine ve milletine ihanet etmeyen hangi kesimler bu halden rahatsız olabilir?
Nasıl bir kişilik; Afrika’nın en ucundaki bir ülkede, bayrağımızın dalgalanmasından, İstiklal marşımızın söylenmesinden nefret edebilir?
Nasıl bir insan; yıllarca karşılıklı kin ve öfke beslediğimiz Sovyet topraklarında; kuş konmaz, kervan geçmez, senenin on ayı karla kaplı bölgelerde, İstiklal marşımızın ve bayrağımızın dalgalanmasından hoşnut olmayabilir?
Avrupa’nın göbeğinde ve kıyılarında; milletimizi ve ülkemizi, “Çöpçü Millet” imajından kurtararak, eğitim ve öğretimde Avrupalıları fersah fersah öteye geçmiş okullarda, İstiklal marşımızın ve bayrağımızın dalgalanmasına hangi zihniyet öfke besleyebilir?
Türkiye veya Osmanlı adının dahi bilinmediği çeşitli Amerikan eyaletlerinde, bayrağımızın dalgalanması ve İstiklal marşımızın söylenmesi; sözüyle değil, özüyle bir Müslümanı nasıl rahatsız edebilir?
¥
Soru: “Peki, İstiklal marşı ve bayrağın dalgalanması yeterli midir?” Elbet yeterlidir.
Taşıdığı manalar ile bayrağına ve İstiklal marşına sahip çıkan bir kişiden, değil insana; iki günlük ömrü olan, üfleyince dahi ölecek kelebeğe zarar gelmez.
Dünyanın ve Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde eğitim ve öğretim hizmeti veren bu okullardaki öğretmen ve idarecilerin içerisinden bugüne kadar;
“Ayyaş, kumarbaz, hilekâr, rüşvetçi, dolandırıcı, ailesine, memleketine, milletine, öğrencisine ihanet eden tek kişi çıkmış mıdır?
Ayrıca yine dünyanın ve Türkiye’nin çeşitli şehirlerindeki okullarda öğrenim gören öğrencilerin arasından, yukarıda saymaya çalıştığım gayri ahlaki vaziyetlerin içerisinde yer alan bir tek öğrenci gösterilebilir mi?
Dünyadaki ve Türkiye’deki okullarda, şahit olduğum güzelliklerin başında hep şu gayenin geldiğini gördüm.
Bu okullara çocuklarını kaydettirmek isteyen her anne ve babanın öncelikli arzusu; evlatlarının çok iyi yerlere gelmesi için eğitim alması değildi. Ahlaklı, saygılı, seven, sevilen, vatanına ve milletine bağlı birer fert olarak yetişmesiydi.
Tabiidir ki, iyinin olduğu yerde kötülük olacaktır. Tatlının olduğu yerde acı olacaktır. Dostlukların olduğu yerde düşmanlıklar türeyecektir.
Yalnız güneşin balçıkla sıvanmayacağı kadar gerçek olan bu okullar ve diğer insani hizmetlere düşman olanları anlamak mümkün değildir.
Hele böyleleri bir de kendi çaplarında milliyetçi geçiniyor, dini ve milli birtakım değerlere sahip çıkar gözüküyorlarsa, bunların düşmanlığını anlamak imkânsız ötesidir.
Samimiyetle sağ kulağına ezan, sol kulağına kaamet okunmuş kişilerin, böylesine hayırlı hizmetlerin askıya alınmasını veya engel olunmasını istemesi ise akıllara ziyan bir iştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.