Namık Gedik mason mu?
Menderes’e rağmen Üstad Bediüzzaman’a her türlü cezayı reva gören Namık Gedik’in mason ve dini değerlere karşı acımasız olduğunu meğer herkes biliyormuş.
Diyelim ki Bediüzzaman Hz.lerine yaptıkları doğru değil. Peki, Hüseyin Hilmi Tunahan Hz.lerine yaptıklarını, hangi Müslüman vicdanına sığdıracağız?
Nasıl oluyorsa Risale-i Nurlar’dan Süleyman Demirel bağlılığı çıkaran küçük bir azınlık, Namık Gedik’i kurtarmaya çalışıyor ve bunlara inananlar oluyor.
Hal böyle olunca meseleye biraz daha eğilmek icabetti.
Namık Gedik’in mason olduğu, yıllardan beri yazılan bir mesele. Bugüne kadar da kimse çıkıp, “Hayır mason değil” dememiş.
Yazılı kaynaklarda genel olarak şöyle geçiyor; “Mason olan İçişleri Bakanı Namık Gedik, bulunduğu yerde intihar etmiştir.”
¥
“Bu tecrit 30 senelik muhaliflerin yaptığından daha ağır geliyor.” Bu ifade, Namık Gedik’i kasteden Bediüzzaman’a aittir.
Şimdi güvenilir gazeteci ve araştırmacı Erdal Şen’in, Yassıada belgeleri üzerinden yaptığı araştırmaya özetle bakalım.
“Yassıada evrakları arasında Bediüzzaman Said Nursî’ye ait çok sayıda mektup bulunuyor.
Bediüzzaman, iktidarın son yıllarında, kendisi ve talebelerine yönelik sıkı takibattan dolayı duyduğu sıkıntıyı Menderes’e iletmiş.
Ölümünden iki ay önce, İçişleri Bakanı Namık Gedik’in kendisine uyguladığı ev hapsini ağır sözlerle eleştirmiş.
Menderes’in kasasından çıkan 12 Ocak 1960 tarihli mektupta şunlar yazılı:
“Bütün muhalifler ve siyasiler her yerde ve her tarafta serbest olarak gezerlerken Ankara’dan gelen bir emirle, ‘Şimdi evinden dahi çıkmayacaksın.’ Denilmesi, bir haps-i münferit hükmündedir. Otuz senelik muhaliflerin yaptığı istibdat lehine bu vaziyet çok ağır geliyor.”
Üstad’ın rahatsızlığının had safhada olduğu günlerde yazılan mektubu Menderes saklamış. Ancak darbeden sonra bu mektuplar ‘Görevini Kötüye Kullanma Davası’nda delil olarak kullanılmış.
Mektup devam ediyor:
“Üstadımız zaten kimse ile görüşmüyor ve konuşmuyor hem sesi de kesilmiş, Risale-i Nur, Üstadımız’a ihtiyaç bırakmıyor. Isparta’da ve Emirdağ’da iki senelik kirasını verdiği ikametgâhına gitmeye mecburdur.
Isparta ve Emirdağ’da birer ay tebdil-i hava için gidip gelmesi zarureti var. Esasen hastalığı itibariyle bir yerde durmaya tahammül edemiyor, yazın dağlarda kışın şehirlere gezmeye ve oturmaya mecburdur.
Şimdilik bu hastalığında, otuz senelik muhaliflerin yaptığı istibdat lehine bu vaziyet çok ağır geliyor. Bu hususun nazara alınarak Üstadımız’a serbestiyet verilmesini arz ve talep ederiz.”
Bir de Urfa’ya dönelim ve yine belgelere bakalım. Urfa Mezat Pazarı Başkanı Ahmet Atlı, İçişleri Bakanlığı’na şöyle bir telgraf göndermiş:
“Bediüzzaman Said Nursi, gayet hasta olup yola çıkacak halde değildir. Bu mübarek misafirimizin ayrılması imkân haricindedir. Bu seyahat hepimizi memnun edecekken ölüm halinde cebren buradan hareketini, dünyada insan ve hiçbir kanun kabul etmeyeceğini, dolayısıyla bu müdahalenin kaldırılmasını arz ederiz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.