Şarabın tadını da bilmeniz gerekiyormuş!..
İnanın ki, dünkü yazıyı kaleme alırken, “kartel” tabir ettiğimiz zihniyetten bir gazetenin Sayın Abdüllatif Şener’e saldıracağını bilmiyordum…
Ve takdir buyurursunuz ki; saldırının böyle bir zamanlamayla gerçekleşeceğini de tahmin edemezdim…
O saldırıya geçerim de…
Dünkü yazımın Sayın Şener’le ilgili bölümünü takip edemeyenler için aktarmam gerekiyor galiba…
Buyurun:
“…Abdüllatif Şener’e gelelim… Kendisini uzun yıllardır tanıyorum… Milli Görüş’te politika yaptığı dönemlerde çok iyiydi aramız… AK Partili Bakan olarak görev yaptığı yıllarda da iyiydik… Son zamanlarda biraz limoni… Vakit’in kendisini çok eleştirdiğini söylüyor… Bundan şikâyetçi olan da, ‘AK Parti’de eleştiri kültürünün gelişmediğinden’ şikâyetçi olan bir politikacı!.. Neyse, kendi adıma şunu ifade edeyim ki; Şener’in parti kurmasının sakıncası yok!.. Sayın Şener’in bir alternatif olarak ortaya çıkması, siyaseti hareketlendirir… Ve AK Parti-CHP ikilisine mahkûm edilmiş ülkeyi rahatlatır!.. Lâkin şöyle bir vatandaşın nabzını tuttuğumda, ‘Abdüllatif Beye şans tanımayı telkin eder’ bir hava göremiyorum… Şarabın ‘tadından başka her şeyini bildiğini’, ‘GöZE GİRME çABASI’ olarak nitelendirilmeye müsait bir biçimde ilan etmeseydi… Ne bileyim; ‘Doğan medyasında Cumhuriyet kökenliler hâkim’ ya… Oraya pas atarcasına; ‘Eski Marksist’ olduğunu filan söyleme ihtiyacı hissetmeseydi… ‘Derin medyaya rağmen bir şey yapılamaz’ zannındaki bir politikacıymış gibi, kanal kanal dolaşarak, darağacındaki ‘partisi’ne yüklenmeseydi… Karakterine uygun olmadığı hâlde, ‘Brütüs’ rolüne bürünmeseydi!.. ‘Birinci isim’ olarak değilse de, Siyasette etkili bir güç olarak devam edebilirdi… Şimdi düştüğü duruma bak… AK Parti’ye oy veren yüzde 47’lik kitle, kapatma davasının esasen AK Parti’yi değil de, kendi iradesini hedef aldığını düşünmekte… Ve Şener’in ifa ettiği role de bu kanaatle kıymet biçmekte!.. Geriye kalan yüzde 53’lük kitlenin de, en az yüzde 35-40’ının kapatma davasını bir “haksızlık” olarak gördüğü bilumum anketlerin verisi… Şimdi tam da böyle bir ortamda, kapatma davasını ‘alkışlamış’ olan medya organlarında boy gösterip, bir şekilde ‘mağdur’ kontenjanına alınmış olan Erdoğan’a ve arkadaşlarına hücum etmesinin manası, izahı, siyasi akla uyar tarafı var mı?.. Şener’inki iyi bir rol değil… Rol sadece!..”
•
Evet, dün bunları yazmıştık…
Şener’e bir dost uyarısıydı, özetle;
Cumhuriyet menşeli kartel önde gelenlerinin gözüne girme çabasının, dost kaybetmekten başka bir sonuç getirmeyeceğini dile getiren!..
Evet:
“Bin bir poza girmekle,
Yaranamazsın ilkesiz kartele!..”
Vatan denilen Doğan gazetesinin Abdüllatif Şener’e saldıracağını hissetmişçesine, yazmışız böyle.
O ne biçim haber Allah aşkına…
Abdüllatif Şener’in “kartelin dolmuşuna binebileceğini” söyleyebilirsiniz ama onun gibi dürüst bir politikacının rüşvete bulaştığını, rüşvetçileri himaye ettiğini iddia edebilmek için, aklın baştan gitmiş olması gerekir!..
Vatan’a bak; Şener, 2004 yılında, Fon’la önemli sorunu olan bir holding yöneticisini, Etiler’de pahalı bir binaya götüren ve “Bana buradan bir daire alın, yoksa yanarsınız” diyen dönemin TMSF üyesini himayesine almış…
Ertürk’ün kendisine “delilleriyle” birlikte başvurmuş olmasına rağmen, rüşvetçilikle suçlanan zatın TMSF’den alınmasına yanaşmamış!..
“Rüşvetçiyi himaye” suçlaması!..
Hem de, kartelin bir zamanlar, “dürüstlüğünden” bahisle, Cumhurbaşkanlığına aday gösterdiği Abdüllatif Şener’e!..
Düne kadar göklere çıkarttığınız Şener, şimdi ne oldu da, “Rüşvetçi hamisi” oldu!..
Şener’den ümit mi kesildi yoksa?..
“Bu kadar istifade ettik…
Bundan sonra işe yaramaz bu adam” mı dediler?..
Ne oldu?..
Bunları düşünürken…
“İyisi mi” dedik…
“Bir görüşelim Sayın Şener’le…
Neymiş bu rüşvetçiyi himaye işi?!.”
öyle yaptık…
“Ben şarabın tadından başka her şeyini bilirim” sözünü hatırlatarak, “Sayın Bakan; demek ki şarabın tadını da bilmeniz gerekiyormuş” esprisiyle girdik söze…
Kahkahalarla karşılık verdi…
Kartelin, “O şarabı hem de ailesiyle birlikte içmedikçe kendisini benimsemeyeceğinin” farkındaydı…
Uzatmadık…
“Rüşvetçiyi himaye” suçlamasıyla ilgili açıklamasını talep ettik…
Vatan gazetesine tepkiliydi…
Şunları söyledi:
“Haberin doğruları yansıtmadığı ilk bakışta anlaşılıyor. TMSF üyelerini Bakanlar Kurulu atar ve Bakanlar Kurulu görevden alır. Bu konuda Bakan’ın yetkisi yoktur. Ben, bırakın himaye etmeyi konuyu yetkili mekanizmaya götürüp, görevden alınmasını istedim. Bu böyle olduğu hâlde niçin böyle bir iftira attılar, ne yapmak istiyorlar anlamak mümkün değil. Gazeteciliğin bazı ilkeleri olmalı. Maalesef bazıları ilkeleri önemsemiyor, aynı haberle ilgili olarak dört yıl önce beni övenler bugün böyle asılsız haberlerle yıpratmak istiyorlar, nedir dertleri anlamadım!..”
İlginç…
Unutmuşuz, Vatan gazetesi dört yıl evvel aynı olaydaki rolünden dolayı övmüş kendisini…
Şener’e veda eder etmez, arşive girdik…
Gerçekten de…
Bugün, Abdüllatif Şener’i “rüşvetçi himaye etmekle” suçlayan Vatan gazetesi, 15-12-2004 tarihli sayısında tamamen farklı bir iddiada bulunuyordu. “Hemen istifanı ver” başlıklı haberde TMSF üyesi İncekara’nın gayri meşru ilişkilerine dair iddialar yer alırken; Abdüllatif Şener, “İncekara’dan istifasını isteyen bakan” olarak göklere çıkarılıyordu.
Gazete aynı, olay aynı, TMSF üyesi aynı, Şener aynı Şener…
Peki ne oldu?.. Vatan, Şener’e niye vurdu…
Efendim, niye olacak…
Dört sene önce, Şener’den ümitliydiler…
AK Parti’yi bölebileceğini, Erdoğan’a zarar verebileceğini filan zannediyorlardı…
Bazı rahatsızlıkları da bildikleri için oradan çalıştılar…
Şener’in “ene”sini şişirdikçe şişirdiler…
Ve özellikle Kapatma Davasından bu yana, ondan “emelleri” doğrultusunda istifade ettiler…
Bu iyi giden bir ilişkiydi…
Lakin zaman içinde Şener’in daha fazlasını yapamayacağı…
Hele, bir siyasi oluşum gerçekleştirip, AK Parti’ye alternatif hâline getiremeyeceğini gördüler…
Ve…
Maalesef daha fazla faydalanma imkânının kalmadığını anladıklarında,
“Harcamaya” karar verdiler!..
Hadise budur…
Ve Vatan’ın dört yıl önceki ve bugünkü tavırları arasındaki yüz seksen derecelik fark…
Yazılarımızın altına atılan imzadır!..