Ertesi gün
Avrupa liderleri Arap devrimlerini heyecanla ve vargüçleriyle destekliyorlar ama Avrupa halkları nedense aynı coşkuyu pek paylaşmıyorlar.
Tam tersine devrim rüzgârlarının estiği diyarlardan tatil alışkanlıklarından vazgeçecek kadar uzak duruyorlar.
Geçen ay 187 ülkeden 11 bini aşkın katılımcının yer aldığı Berlin Uluslararası Turizm Fuarı'nda Tunuslu bakanlar, otelciler, tur operatörleri, seyahat acenteleri, "Burgiba Caddesi'ne gelin, devrim yaseminlerini koklayın" sloganıyla müşteri çekmeye çalıştılar.
Mısırlı bakanlar, otelciler, tur operatörleri, seyahat acenteleri ise "Tahrir Meydanı'nda dolaşın, devrimin ruhunu yakalayın" sloganını pazarlama çalışmalarında başlıca koz olarak değerlendirdiler.
Boşuna... İki ülkenin delegasyonu da elleri boş döndüler.
Bakın, Avrupa'da uzun Paskalya tatili geliyor ama iki ülkenin otelleri de sinek avlamaya devam ediyor.
Örneğin, Mısır'da otellerin doluluk oranı Şarm El-Şeyh'in cennetten farksız tesislerinde yüzde 30'u bulmuyor. Oysa geçen yıl bu mevsimde bu oran yüzde 100'ü aşıyordu! "Buna da şükür" diyorlar yetkililer; çünkü devrim günlerinde otellerin doluluğu yüzde 2'ye kadar inmişti.
Tunus'ta ise otellerin doluluk oranı, bölgelere göre yüzde 10-20 arasında. Hem de fiyatlar yüzde 50 düşürülmüş olmasına rağmen!
Dahası, rezervasyon iptalleri yağmur gibi yağmaya devam ediyor.
Çünkü, Tunus'ta devrim rüzgârları belki dindi ama hemen yanı başında, Libya'da iç savaş kasırgaları esiyor. O kasırgadan kaçanlar da Tunus sınırına dayanıyor. Eh bunlara bir de, Avrupalı'nın Tunus ile Libya'yı ayıramayacak kadar harita özürlüsü olmalarını ekleyin. Çıkabilirseniz, çıkın işin içinden.
Ve Tunus turizm sektörünün tüm aktörleri ufukta bir türlü görünmeyen Avrupalılar'ı beklerken, otellere, restoranlara, havayolu acentelerine, tur operatörlerinin ve seyahat acentelerinin bürolarına, turizm ofislerine "Yasemin taahhütleri"ni çerçeveletip asıyorlar: "Tunus'a gelen ziyaretçileri ve turistleri el üstünde tutacağıma, geleneksel Tunus konukseverliğinin en güzel örneklerini sergileyeceğime, onları güler yüzle karşılayıp güler yüzle uğurlayacağıma, Tunus'un doğal ve tarihi zenginliklerini, mutfağının enfes yemeklerini tanıtacağıma, hizmette zerrece kusur etmeyeceğime ant içerim..."
Sadece Mısırlılar ve Tunuslular değil ağlayan; iki-üç kentte, iki-üç gün protesto gösterileri bile turistlerin Suriye'den de kaçmalarına yetti. Turizm Suriye ekonomisinin de motor sektörlerinden:
Turistler geçen yıl 6.5 milyar dolar bıraktı. Bu, Suriye'nin gayrisafi milli hasılasının yüzde 12'si demek. Ayrıca istihdamın yüzde 11'ini de turizm sektörü sağlıyor. Sektör temsilcileri durumu şöyle özetliyorlar: "Daha geçen yıl turistler Şam'da bir otelde yer bulmak için resepsiyon görevlisinin önünde dil döküp ağlıyorlardı. Şimdi ise otel sahipleri ve yöneticileri müşteri gelsin diye gözyaşı döküyorlar..."
Tunus'ta Habib Burgiba Caddesi, Kasbah Meydanı hâlâ mis gibi yasemin kokuyor. Hâlâ duvarlarda "Yaşasın özgürlük" sloganları göz kırpıyor.
Kahire'de Tahrir Meydanı'nda satıcılar tezgâhlarındaki devrim hatıralık eşyalarını satacakları müşterilerin yolunu gözlüyorlar.
Ama kimsecikler yok. Ne Tunus'ta, ne Kahire'de. Devrim sonrası dönemin ipuçlarını yakalamak için günübirlik gelip-giden dost ülkelerin devlet adamlarının dışında. Onlar da ne yasemin koklamaya meraklılar ne de Tahrir Meydanı'ndan hatıralık eşya almaya.
Tunus'ta ve Mısır'da devrim sonrası biraz yeni yılın ilk sabahını hatırlatıyor: Ağızda pas, başta ağrı...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.