Bu sevda bitmez!
"Gerçek şu ki, medyada son dönemde başlayan 12 Eylül karşıtı fırtınaya rağmen, darbe hâlâ toplumun geniş kesimlerinde meşru kabul ediliyor."Bu 'tespit' bir Milliyet yazarına ait. Şoke edici olduğu kadar cesurca da... Tebrik etmek gerek yazarı, 'gizli' darbe destekçiliği yapmaktansa, 'geniş toplum kesimleri'nin arkasına saklanarak da olsa açıktan 12 Eylül darbesinin meşruiyetini ilan ettiği için.
Sadece bilmediğimiz, bu 'geniş toplum kesimleri'nin kim olduğu. Tuzu kuru üç beş gazeteci ve beyaz Türk avanesi olmasın bu 'geniş' kesimler. Çünkü daha altı ay önce 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını da içeren bir anayasa değişikliği halkın yüzde 58 oyuyla referandumda kabul edildi. Darbecilerin yargılanmasını isteyen bu yüzde 58, toplumun 'geniş kesimleri' arasında sayılmıyor tabii. Toplum dedikleri şey aslında kendileri.
Onlar için 27 Mayıs da meşruydu, 12 Eylül de! Zaten 28 Şubat'ın meşruluğu hiç tartışma götürmez. Sarıkız'a, Ayışığı'na, Balyoz'a da meşru diyeceklerdi olduğunda. Basındaki militarizm ve postalsevicilik bitmeden darbe heveslisi askerler de hep olacak. Ama darbenin medya ayağı gündeme geldiğinde de 'basın özgürlüğü' diyecekler. Medya hem darbeye ortam hazırlamada ve meşruluk sağlamada işlevsel, hem de bu yönde eleştiriler geldiğinde saklanmaya, hatta eleştirilere gözdağı vermeye müsait. O yüzden bırakın basın özgürlüğünü, 'yaşam hakkı'nın bile canına okuyan darbe düzenine övgüler dizebiliyorlar.
Grubun bir başka gazetesi Hürriyet de 12 Eylül'ün askerî hâkimini bulup çıkarmış; "12 Eylül yargılamaları bugünden daha adildi." diyor. 40'a yakın idam kararına imza atan askerî hâkime göre 12 Eylül adaletini arıyoruz bugün. Sadece adaletini (!) mi? Darbeci paşalarını, işkencecilerini, zindanlarını, basını sansürleyen sıkıyönetim komutanlarını da özlüyor ve arıyorsunuz siz. Sadece siz değil, sizi konuşturan medya da...
12 Eylül'ün yargılanması sürecine başlandığı bu günlerde Doğan Grubu'nun 12 Eylül sevdasını nasıl açıklamalı?
12 Eylül darbecileri TBMM'yi kapattı, siyasi parti ve liderlerini susturdu. 650 bin kişiyi gözaltına aldı. 230 bin kişiyi yargıladı. 7 bin kişi için idam cezası istendi. 517 kişiye idam cezası verildi. Bunlardan 50'si asıldı. 388 bin kişiye pasaport verilmedi. 30 bin kişi işten atıldı. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti. 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. 171 kişinin "işkenceden öldüğü" belgelendi. 937 film "sakıncalı" bulunduğu için yasaklandı. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi. Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Gazeteler 300 gün yayın yapamadı. 13 büyük gazete için 303 dava açıldı. 39 ton gazete ve dergi imha edildi. Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi. 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. 14 kişi açlık grevinde öldü. 16 kişi "kaçarken" vuruldu. 95 kişi "çatışmada" öldü. 73 kişiye "doğal ölüm raporu" verildi. 43 kişinin "intihar ettiği" bildirildi (http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/419690.asp).
Yaşasın 12 Eylül adaleti! Evet, bütün bunları yedik, yuttuk, unuttuk. Şimdi 12 Eylül'ü meşru buluyoruz, adaletini de özlüyoruz! Malum medya böyle diyor...
Tebrik ediyorum onları. Uğraşıyor, çabalıyor, askerin önünü açmaya çalışıyorlar; ortamı hazırlıyor, gündemi belirliyorlar. Bir yandan gruba yazılan vergi cezalarının basını nasıl susturduğundan yakınıyorlar, öte yandan ağızları bantlı yürüyorlar, konuşamıyoruz, yazamıyoruz, basamıyoruz diyorlar. Ama aslanlar gibi mücadelelerine devam ediyorlar. Eski düzenin devamını sağlayacak, eski oyuncuların sahaya inmelerini kolaylaştıracak süper hamleler yapıyorlar.
Muhafazakâr medya çevresi amiral gemisinin devrik kaptanını ağırlayadursun, onlar tebriki hak ediyorlar!