Faruk Çakır

Faruk Çakır

‘Düğünümüz var dostlar!’

‘Düğünümüz var dostlar!’

Pek çok konuda birinciliğimiz olduğu gibi, sevinç ve huzur vesilelerini kendimize sıkıntı ve huzursuzluk vesilesi yapmakta da birinciyiz. Meselâ, düğünlerimiz... Geçen gün, oğlunu evlendirmeye karar veren bir ahbabımızın ‘dert’lerini dinleyince, bu konuda yaşanan sıkıntıları hatırlatmak arzusu doğdu.
Normalde evlenmek, evlendirmek; sevinç ve huzur getiren işlerdir. Peki, ne yapıyoruz da sevinçli günlerimiz üzüntü kaynağı hâline geliyor? ‘Dert’lerini dinlemek durumunda kaldığımız ahbâbımız nişan ve düğün hazırlıklarıyla ilgili öyle şeyler anlattılar ki, ‘desinler’ için yapılan israfların ‘baraj’ı çoktan aştığını söylemek mümkün.
Türkiye’de yaşayan milyonların genel anlamıyla geçim sıkıntısı çektiği belli. Zar zor geçinen ve hayatının sonlarına doğru ancak ev sahibi olabilen anne-babaları düşünün. Tam “Emekli olduk, rahatladık” diye düşündükleri dönemde, varsa, çoluk çocuğun evlilik hazırlıkları başlıyor. Hâliyle o güne kadar okuyan ve öğrenci olan çocukların elinde avucunda maddî imkân olarak her hangi bir varlığın olması kolay değil. Bir işe girmek bile mesele, ama iş bulduğu kabul edilse bile düğün masrafını karşılayabilecek miktarda birikimlerinin olması da mümkün değil. O zaman ya evliliği erteleme ya da bir anlamda geleceklerini ipotek altına alarak, yüksek miktarda borca girmek suretiyle düğün yapmak durumunda kalıyorlar.
Bahse konu olan ahbabımız, çocuğunun düğününü yapabilmek için elinde avucunda ne varsa harcamış ve yıllar önce zor şartlarda altığı küçük bir ‘arsa’sını da gözden çıkarmış. “Eğer arsamı uygun fiyata satabilirsem, düğünümü borca girmeden yapabilirim. Satamazsam mecburen bir kaç yıl sürecek taksitlere göğüs gereceğiz” diye konuşuyor.
Dert yanan ahbabımızın satabileceği bir ‘arsa’sı var, ya olmayanlar? Hadis-i şeriflerin tavsiyesiyle “kolaylaştırılması gereken” evliliklerin bu derece zorlaştırılması, bir anlamda imkânsız hâle getirilmesi, sebep olanlar için büyük vebâldir. Herkes gibi bizim de tanıdığımız gençler var ve evlilik yaşlarına geldikleri halde sırf maddî imkânsızlık sebebiyle evlenmeye teşebbüs dahi edemiyorlar. Elbette evlenmeye niyet edene Allah, ummadığı yardımı gönderir; ama bu hususta da kanaatler maalesef sarsılmış. İnsanoğlu, bu noktada ‘görmediğine inanmama’ yanlışına sürükleniyor. Hepimizi etkileyen ‘âhirzaman anlayışı’ sebebiyle taliplilere “İyi ahlâklı mı?” sorusundan önce “Evi, arabası, diploması ve çok para getiren bir işi var mı?” diye soruyoruz.
“Dünya ehli” diye kabul edilen insanlar neyse de, “hizmet ehli” olanların da “ölçü”yü değiştirmiş olması ne kadar büyük bir tehlikedir! Şahsen, kendimi ayrı tutmadan uyanmamız ve kendimize gelmemiz gerektiğini, bunun için de Rabbimizden yardım istemek gerektiğini düşünüyorum. Niçin Kâinatın Efendisi Peygamberimizin (asm) bu husustaki tavsiyelerini kulak ardı ediyoruz? Niçin onun uygulamalarını kendimiz için yeterli bulmuyoruz? Niçin bu gerçekleri önce kendimize, sonra da bütün insanlara anlatmıyoruz? Hacılarımız, hocalarımız, aydınlarımız, sivil toplum kuruluşlarımız velhâsıl, cemiyete yön vermeye aday herkes niçin bu hususu gündemlerine almaz, almayız? Niçin evlilikleri kolaylaştırmayı denemek yerine, gençleri ‘duvar’a tırmanmaya zorlarız?
Bu hususta çok büyük kabahatimiz var, Allah bizi affetsin inşâallah!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi