Bir bakışta gerçekler
Rakamların ‘doğru’ olması gerektiği kadar, ‘doğru yorumlanmaları’ da önemlidir. Akıl oyunlarıyla rakamlara yanlış şeyler söyletmek de mümkün. Bu sebeple ‘istatistik’ ilmi bazılarınca ‘Rakamlara yalanlar söyletebilme metodu’ olarak da tarif edilir.
Türkiye’nin kronik hâle gelen problemlerinden biri de, herkesin bildiği gibi işsizlik ve gelir dağılımındaki adaletsizliktir. Bilhassa gelir dağılımındaki adaletsizlik, cemiyeti içten içe çürütüyor. Bir yanda ‘zor’ geçinen milyonlar, öte yanda da “bir eli kredi kartında, bir eli milletin cebinde” olanlar var.
Geçen gün, epeydir görüşemediğim bir asker arkadaşımla karşılaştım ve anlattıklarını dinleyince gelir dağılımındaki adaletsizliğin tahminlerden daha fazla arttığına kanaat getirdim. Arkadaşım, çok rahat olmasa da çocuğunu özel okulda okutuyormuş. Haliyle ‘veli’ toplantılarında ya da başka vesilelerle çocuklarının arkadaşlarının ‘veli’leriyle de tanışma imkânı oluyormuş. Bir ‘veli arkadaş’ı demiş ki: “Bizim yan daire satılıyor. O daireyi sana satın alalım. Ne de olsa çocuklarımız da aynı sınıfta okuyor, daha iyi arkadaşlık ederler.” Sonra da ilâve etmiş: “Daire için 900 bin dolar istiyorlar, ama ben konuştum; 875 bin dolara inecekler.” Arkadaşım diyor ki, “Milyon dolarlık evden, sanki 100 TL’ye ayakkabı alacakmış gibi bahsediliyor. Bu kadar para, ‘maaşla çalışarak’ kazanılabilir mi? Ben ‘veli arkadaşlarım’la irtibatta böyle sıkıntı çektiğime göre, çocuğum da benzer sıkıntıları çekebilir. Bu durumda çocuğumu başka bir okula yazdırmayı bile düşünüyorum.”
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilâtı (OECD) yeni bir rapor açıklamış. ‘’Bir Bakışta Toplum’’ raporuna göre, 2009 yılı baz alındığında istihdam oranının ortalama yüzde 66,1 olduğu OECD’de Türkiye, yüzde 44,3 ile en düşük istihdam oranına sahip ülke olarak görülüyor. Türkiye, istihdam oranında kendine yüzde 55,4 ile en yakın ülke olan Macaristan’ın 11,1 altında bulunuyor. İstihdam oranında en yüksek oran ise yüzde 79,2 ile İsviçre’ye ait.
Rapora göre, OECD bölgesinde ortalama yoksul nüfus oranı yüzde 11,1 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 17 olmuş.
Türklerin yüzde 49’u da mevcut gelirleriyle geçinmenin ‘’zor’’ ya da ‘’çok zor’’ olduğunu ifade etmiş. En yüksek gelir eşitsizliğine sahip ülkeler Şili, Meksika ve Türkiye olarak sıralanmış. Aynı raporda, Türkiye’de 2008 yılında bebek ölümü oranı OECD ortalamasının üç katından fazla çıkarken, ‘’diğerlerine güven duygusu’’nun çok zayıf olduğu da ortaya çıkmiş. (AA, 14 Nisan 2011)
Rakamların ortaya koyduğu tabloya itiraz edenler de olabilir, ama hakikat de böyle değil mi? İşsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve “diğerlerine güven duygusu’’nun çok zayıf olduğunun ortaya çıkması gerçekte alarm zillerinin çalmasını gerektirmez mi? Gelir dağılımındaki adaletsizlik ve ‘güven duygusunun yok olması’ belki de işsizlikten daha yaralayıcı, daha sarsıcıdır. Maalesef, “Babana bile güvenme” diyenlerin sözleri alkış almıyor mu?
Bir cemiyette ‘güven’ kalmazsa, o toplumda ‘güvenlik’ kalır mı? Bir cemiyette gelir dağılımında ciddî adaletsizlikler olur ve bu tedavi edilmezse ‘fakir’in ‘zengin’e isyan etmemesi mümkün olur mu? Bir toplumda “Babana bile güvenme” diyenler terslenmez ve “Helâl sana, çok doğru söyledin” denilirse, o toplumda “aile bağları” sağlam kalabilir mi?
Bir an için bütün bu rakam ve araştırmaların yanlış olduğunu kabul edelim. Gönül huzuruyla “İşler yolunda, hiçbir sıkıntımız yok” diyebilir miyiz?
“Bir Bakışta Toplum” raporu, Türkiye’yi idare edenleri uyandırmalı. Uyanalım ve adaletsizliklere son verelim...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.