Latife Hanım, Atatürk... İnsan!..
MHP milletvekili adayı Özcan Yeniçeri ile tartışıyorduk... Ulusalcı akımın iki güçlü kanadından CHP’yi “sol”, MHP’yi ise “Sağ Kemalist” olarak nitelendirmeme bozuldu Hoca. “Ne yani Kemalist olmaktan utanç mı duyuyorsunuz?..” diye yüklenecek oldum.. Bağırdı: “Sen Atatürk’ü ağzına abdestle al!..” Yani bir “tarihi şahsiyet” ancak bu kadar putlaştırılabilir!..
Mustafa Kemal’e nereden geldik?..
Bir:
23 Nisan’dı ya dün;
“Gelenektendir” dedik ve bir “Ata” güzellemesi yaptık.
İki:
Birkaç çırpıda okuyuverdiğimiz muhteşem eserin etkisinde kaldık.
Benden size güvence;
Mustafa Kemal hakkında bilinmesi gereken ne varsa; abartısız, sansürsüz bu kitapta.
Ne, “kemiklere sığınmış” kitabın yazarları, ne de “kemiklere saldırmış”.
Aşkları, bunalımları, dehayı gözler önüne seren tavırları ve “insani” zaafları ile...
Tam bir Mustafa Kemal!..
Ne çok iyi, ne çok kötü...
Ne çok üstün, ne çok zayıf...
Ne emsalsiz, ne sıradan...
Öylesine ”belgelere”, “bilgilere”, “canlı şahitlere” dayalı bir Mustafa Kemal anlatımı ki...
Onun hatırasına hürmet bu olsa gerek.
Evet, “Teyzem LATİFE”
Atatürk’ün tek taraflı olarak boş ettiği “Hanımefendisi” ile arasında geçenleri ve bu olaylar dizisi çerçevesinde dönemin gerçeklerini müthiş akıcı bir üslupla ortaya koymuş ikili...
Yazarlardan birini tanıyorsunuzdur; Fatih Bayhan, genç yaşında otuza yakın esere imza atmış bir yetenek.
Diğeri de, Latife Hanım’ın yeğeni Mehmet Sadık Öke.
Mustafa Kemal’i bütün yönleriyle ortaya koyan muhteşem bir çalışma.
Şöyle rast gele birkaç sayfa:
“Mason kayınpeder”e sahip olmanın avantajlarını kullanan bir deha.
“Evet” karşılığı alacağına kesin gözüyle baktığı evlenme teklifi reddedilen...
Bu reddedilişin sıkıntısını yaşayan bir erkek.
İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun ardından, Kramer Palas Oteli’nde kadehini yudumlarken, etrafındakilere; “Kral Konstantin buraya geldi mi? Burada içti mi?” sorusunu yönelten...
Aldığı “Hayır” cevabı üzerine
“E, o zaman İzmir’i niye almış ki!.. Niye almak istemiş ki?” esprisini patlatan müthiş nüktedan!..
Orduları yönetmiş ama; güçlü, ihtiraslı ve “erkeksi” bir hanımefendiyi idarede zorlanmış bir kahraman.
Kendisini “köhnemiş” kurallarla sınırlandırmayan bir “aydın”.
O kadar ki... Çankaya’da bir “dansöz”ü büyük bir muhabbetle misafir edecek ve hatta yakışıklı bir garson olan Saib’in kadın elbiseleri giyerek çeşitli numaralar yapmasını mazur görecek denli “hoşgörü sahibi” bir komutan.
Türkiye nasıl aydınlandı, muasır medeniyet seviyesinin üzerine nasıl çıktı, nasıl laikleşti, modernleşti, yükseldi ve yüceldi?..
“Anlamaya yarar” muhteşem bir eser.
Yeğeninin aktarımıyla, Latife Hanım, boşanmalarını anlatırken diyor ki bizlere:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için bir kadın feda edildi!..”
Latife Hanım’ın yani bir “Devlet Başkanı Eşi”nin, Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası ile ilişkilendirilebilecek noktada olabildiği bir dönem!..
Öylesine büyütmüştür ki Latife Hanım’ı, öylesine devlet işlerine ortak etmiştir ve öyle büyük yetkiler vermiştir ki...
“Yakın arkadaş” grubuyla karşı karşıya gelmiştir sonunda...
Böyle olunca da bir tercih yapması gerekmiştir...
Latife Hanım’ın yeğeni Mehmet Sadık Öke’nin anlatımıyla; Ya arkadaşlarıyla ya hanımıyla savaşmak durumunda kalmıştır!..
Sonunda tercihini arkadaşlarından yana kullanmış, kendisinden sonra Cumhurbaşkanı olacağı bile söylenen “karısını” boşamıştır.
Bu da Paşa’nın ilk “yenilgisi” olmuştur!..
•
Kendisini daha sonra Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere Anadolu’ya gönderecek olan büyük insan, aziz kahraman Vahdettin Han’ın tayin ettiği yerde kabakulak oluşunun ve bu hastalıktan dolayı kısır kalışının acısını hep yüreğinde hisseden bir büyük asker.
Mustafa Kemal’in rahmetli validesi Zübeyde Hanım’ın “gelin adayı” Latife’ye söyledikleri de özellikle “bizim feministlerin” kulağına küpe olacak cinsten:
“Erkeğin okumuşu zarif bir adam, kadının okumuşu cadı oluyor çoğu zaman.
Kızım, sen okudun diye cadı olma!..”
•
Bayıldım ben bu kitaba.