Düşmanına Bile Sövme!
Son Elçi Hz.Muhammed (aleyhissalatü vesselam), düşmanlarına yanlışlarını söyledi ama onlara asla hakaret etmedi.
Düşmanlarının değer verdiği şeyler yüzünden, onların kişiliklerine saldırmamalarını ümmetine de tembih etti. Çünkü O, İnsanları ve onların değer verdiği şeyleri önemsedi.
Kendisine düşman oldukları halde müşriklerle karşılıklı konuştu, onlarla medenîce tartıştı. Bu ilişkilerinde onların şahsiyetlerini rencide edecek hiçbir davranış sergilemedi.
Bu yüzden herkesi kendine çekti, gönül bağı kurdu ve “iyi niyetli” olanların hidayetlerine zemin hazırladı. Çünkü hidayet, kişinin istemesiyle gerçekleşir. Bu da “iyi niyet”le mümkündür...
Allah Rasûlü’nün, ne müşriklerin taptıklarına ne de ehl-i kitabın tanrılarına hakaret ettiği görülmemiştir. Çünkü, insanların değer verdikleri şeylere saygılı davranmayı bizzat Allah Teâlâ önermektedir. Bu saygı (veya anlayışla karşılama) asla onu kabul anlamına gelmez.
"Onların yalvardıkları tanrılara sövmeyin ki, onlar da bilmeden düşmanlık edip Allah'a sövmesinler!" (Enam/108)
Küfür ve inançsızlık, elbette ki düşünce ve fikir olarak reddedilir. Ama, her kim olursa olsun, bireyin değer verdiği kişisel inancına, düşünce ve kanaatine saldırmak, ahlâkî bir davranış değildir. Bu, düşmanlığı daha da körükler, hidayetten uzaklaştırır.
***
Müşriklerin reisi olan Ebû Cehil'in oğlu İkrime'nin hanımı, Mekke'nin fethi sırasında İslâm'ı kabul etmişti. Müşrik olan kocası İkrime de öldürüleceği korkusuyla Yemen'e kaçmıştı.
İkrime’nin eşi Hz.Peygamberle görüştü. Onu affedip ümmetliğine kabul etmesi hususunda Hz. Peygamber'den söz aldı.
Bunun üzerine, kocasını bulup Müslüman olması için huzuruna getirdi. Hz. Peygamber: "Hoş geldin süvari yolcu!" diyerek İkrime’yi güler yüzle karşıladı, kendisine iltifat etti.
Öte yandan çevresindeki arkadaşlarına (ashabına) da şöyle ikazda bulundu:
"İkrime aranıza katılıyor, onu gördüğünüzde babası Ebû Cehil'e sövüp hakaret etmeyin sakın, çünkü ölüye yapılan hakaret, hayatta olanı incitir." buyurdu.
***
Bu güne gelelim:
Biz Müslümanların, bizim inancımızda olmayan, düşünce hayatımızı paylaşmayan ve dünya görüşümüze aykırı yaşayan insanlara karşı sergilediğimiz tavırlara ve yaptığımız hitaplara bakalım!
Yukarıdaki tabloyla ne kadar örtüşüyor dersiniz!?
Sakın ola ki, “Yahu, onlar bize fazlasıyla hakaret ediyor, sövüp sayıyor, sessiz mi kalalım?” demeyin!
Biz Müslümanız ve “Örnek İnsan”ın ümmetiyiz.
Bizde hakaret yok, ancak Kur’anî/Nebevî bir tavır var.
Bu kadar bir farkımız olmalı değil mi?!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.