Bu nakaratı çok dinledik çok!..
Türk’e zulmedilir mi Türk Milleti adına
Baldıran zehiridir bir baksanız tadına
Hadi başörtüsünü, kapalıyı reddettik
Söyleyin çıplaklığın faydası ne kadına?
Yüksek dereceli bürokratlar giderayak “iç boşaltma” alışkanlıklarını terk etmeyecekler herhalde..
Danıştay Başkanı Sumru çörtoğlu yarına yolcu ya; klasik ilerici ve sahiplik vaziyetlerini tekrarlamasa kim ne cevap verebilirdi?
30 Ağustos yakın..
Yüksek dereceli askeri bürokratlarımız yine alışılmış çığırdan yürüyecekler ve gidici olanlar acayip öfke salgılayacaklar.. Yeni gelenler de onlardan geri kalmayacak; “Şunu yapacağız, şunu edeceğiz” türünden sopa gösterme adetlerini sergileyecekler sanırım..
Gelelim sayın Sumru çörtoğlu meselesine:
Aslında bu konu değerli hukukçumuz Ali Karahasanoğlu sahasındadır..
Zaten dün diyeceklerini demiş, diline sağlık..
Ben meselenin mizahi cephesine bakacağım..
çörtoğlu sık sık “Bağımsız Yargı” dedikçe aklıma 367 geldi.. Danıştay Başsavcısı Tansel çölaşan ve darbe severlik geldi.. Daha ileriye giderek 27 Mayıs cuntasının kurduğu fena halde yüksek adalet divanı geldi..
Bağımsız yargının bir rüknü olan mahkeme başkanı Salim Başol geldi.. Daha da önemlisi, “Sizi buraya tıkan güç böyle istiyor” ifadesini kullanan bağımsız hukukçu Başol geldi.. İddianame hazırlayan ömer Altay Egesel adındaki savcı geldi..
Fiilleriyle, beyanlarıyla Yekta Güngör özden, Vural Savaş, A.Necdet Sezer, Sabih Kanadoğlu, Abdurrahman Yalçınkaya, Naci ünver gibi hepsi de emekli olduktan sonra "Sol" partilerde siyasete soyunanlar geldiler..
Ne tesadüf değil mi?
Sayın çörtoğlu bunları bilir, fakat sorsanız izah edemez..
O, şimdi giderayak başörtüsüne çengel atmak telaşındadır.. Sana ne başörtüsünden, hemcinslerin mutazarrır olmaktalar, deseniz aldırış dahi etmez.. Bağımsızlığın işareti galiba “başörtüsü” muhalefetidir..
Bir de “yargıyı eleştirmeyin” nasihati garibime gitti..
Verdikleri kararlarda “Türk Milleti adına” diyecekler, Türk Milleti gördüğü yanlışlığı, tarafgirliği eleştirmeyecek öyle mi?.
Cumhurbaşkanı eleştirilecek, Başbakan eleştirilecek, Bakanlar eleştirilecek, siyasi parti liderleri eleştirilecek, yalnızca hukukçular eleştirilmeyecek..
Nerede bu yoğurdun bolluğu?.
Zikrettiğiniz şekilde bağımsızlığa, tarafsızlığa özen gösterin ki eleştiri oklarından kurtulasınız..
Eğer AB ileri gelenlerinin Türk yargısını eleştirmesinden rahatsız oluyorlarsa, ben de rahatsızım bu hususta.. Ne var ki doğru bir eleştiri ise, kaçmak kurtuluş değildir..
“Cumhuriyetimizin özü ve ulusal yaşamımızın temeli olan laiklik ilkesi” vurgusuyla göz korkutma tasarlaması yapmak yersizdir..
Laiklik ilkesi Cumhuriyetin kuruluşundan 14-15 yıl sonra girmiştir Anayasa’mıza.. Yani, Atatürk’ün ölümünden bir yıl önce..
Laiklik ilkesi arkasına sığınarak oradan millet çoğunluğuna atış yapanlar medyada, siyasette yeteri kadar vardır.. Bir de hukukçuların müdahil olmaları reva mı?.
Buyuruyor ki:
“Kadın haklarının teminatı laikliktir..”
Güler misiniz, ağlar mısınız?
Türk kadınının kahir ekseriyeti başörtülüdür.. Bunları geçtik, siz giyinme ve kıyafet hürriyetleri ellerinden alınan, okumaları engellenen genç kızlarımızı kadından saymıyor musunuz?
Lakliğinizi eleştirmiyoruz.. Şayet laikçilik yaparsanız, elbette eleştirilirsiniz..
Bizim eleştirimize ne gerek var? AİHM’de Türkiye’yi milyonlarca dolar ödemeye mahkum eden hakimlerimiz değil mi? Adil karar verseler bu sıkıntılar başımıza gelir miydi?
Verilen kararların ekserisi laikçilik ve “otoriter devlet” anlayışından ileri gelmektedir.. Tabii sol anlayış lokomotiflik yapıyor..
Güle güle sayın çörtoğlu..
Bakalım yerinize kim seçilecek?
Siz merak buyurmayınız, en az sizin görüşünüzde, sizin görüşünüzü devam ettirecek birisi olacaktır.. çünkü Moğultay ve Oktay döneminde atılan temeller Necdet Sezer döneminde iyice tahkim edildi..
Allah Türk halkına yardım eylesin..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.